Emrullah Durmuş, Engin Özbay, Arif Aydın, İsmail Karlıdağ, Halil Ferat Öncel, Remzi Salar, Ekrem Özyuvalı, Talip Göktaş, Mehmet Giray Sönmez
Özet:
Amaç: Bu çalışmada üriner sisteme yönelik gerçekleştirdiğimiz 4 yıllık laparoskopik cerrahi deneyimlerimizi literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Ocak 2014-Ekim 2018 tarihleri arasında kliniğimizde 97 hastaya üriner sisteme yönelik laparoskopik cerrahi girişim uygulandı.54 hastaya sağ,42 hastaya sol laparoskopik cerrahi girişim ve 1 hastaya da radikal prostatektomi uygulandı.. Hastalar sağ ve sol olmak üzere iki gruba ayrılarak operasyon süresi, ortalama kan kaybı, intraoperatif ve postoperatif komplikasyonlar, hastanede kalış süresi ve dren kalma süresi açısından retrospektif olarak incelendi.
Bulgular
Hastaların ortalama yaşı 44(16-67) idi .Erkek/Kadın oranı 54/43 idi. Radikal prostatektomi hariç 54 hastaya sağ,42 hastaya sol laparoskopik cerrahi girişim uygulandı. Tüm girişimlerde ortalama ameliyat süresi 145(40-210) dakika, ortalama dren alınma süresi 3.1(1-10) gün, yatış süresi 3.4(1-14) gün,kanama miktarı 150(20-500) cc olarak hesaplandı. Pyelolitotomi yapılan 1 hastada ve radikal prostatektomi yapılan 1 hastada drenden uzamış idrar drenajı gözlendi. Tüm girişimler gözönüne alındığında ortalama komplikasyon oranı %5.1 olarak bulundu. Sağ laparoskopik cerrahi girişim ile sol laparoskopik cerrahi girişim arasında karşılaştırılan parametreler açısından herhangi bir fark gözlenmedi.
Sonuç: Laparoskopinin ilk öğrenme döneminde olan bir cerrahın başlangıçta nispeten daha basit prosedürler seçmesi ancak bu süreyi çok uzatmadan daha kompleks ameliyatlara geçmesi öğrenme süresini hızlıca kısaltabilir. Uygun hasta seçimi ve yeterli ekipman ile perifer merkezlerde de laparoskopik cerrahi güvenle uygulanabilir.
Abstract:
Objective: Our objective in this study was to present our four years of experience in laparoscopic surgery for urinary system accompanied by literature.
Material and Methods: Between January 2014 and October 2018, laparoscopic surgical intervention was made on urinary system for 97 patients in our clinic. 54 patients had right and 42 patients had left laparoscopic surgical intervention and 1 patient had radical prostatectomy. Patients were retrospectively examined for operation duration, average blood loss, intraoperative and postoperative complications, hospitalization duration and drain installation time after separating into two groups as right and left.
Results.
Average age of the patients was 44(16-67). Male/Female rate was 54/43. Apart from radical prostatectomy, 54 patients had right and 42 patients had left kidney laparoscopic surgical intervention. Average operation duration was 145 (40-210) minutes, average drain removal time was 3.1 (1-10) days, hospitalization duration was 3.4 (1-14) days and bleeding amount was 150(20-500) cc in all interventions. Lengthened urinary drainage was observed from the drain in one patient who had pyelolithotomy and one patient who had radical prostatectomy. When all interventions were considered, the average complication ratio was found 5.1%. No differences were observed in the parameters compared among right and left laparoscopic surgery interventions.
Conclusion: For a surgeon in the first learning phase of laparoscopy, choosing relatively simpler procedures in the beginning but passing to more complex operations without much delay may quickly shorten the learning phase. Through the selection of suitable patients and adequate equipment, laparoscopic surgery can also be applied safely in peripheral centers.
Murat Çakır, Mehmet Kılıç
Kolorektal kanserlerin büyük çoğunluğu poliplerden gelişir. Beklenmedik bir klinikle ortaya çıkan ve tanıda yanılmaya neden olan karmaşık dev rektal polipli bir olguyu literatür eşliğinde tartışmak istedik. Olgu: Otuz altı yaşında erkek hasta. Yaklaşık 1 yıldır olan kramp tarzı karın ağrısı ve barsak alışkanlığında değişme mevcut. Kolonoskopide çekumda malign kitle ve rektumda dev villöz adenom tespit edildi. Çekumdaki kitle laparoskopik cerrahi ile çıkarıldı. Rektumdaki kitle lokal eksizyonla polipektomi yapıldı. Polipte kanser görülmesine rağmen cerrahi sınır ve kabul edilebilir histolojik özellikler nedeniyle yapılan işlem yeterli kabul edildi. Kolorektal polipler kanser riski taşıyan lezyonlar olduğu için detaylı histopatolojik inceleme yapılmalı ve cerrahi karar titizlikle verilmelidir
\r\nMany of the colorectal cancers originales from polips.We wanted to discuss a case accompanied with literature who has a complicated giant rectal polip which presented with an unusual clinic and confusion in diagnosis. 36 years old male patient.He has cramp like stomache and changing in volonic habits for about a year.During colonoscopy a malign mass in caecum and a giant villous adenoma in rectum is identified.The mass in caecum is excised via laparoscopic surgery.The mass in rectum received polipectomy via local excision.Altough a cancer has seen in the polip the surgery is considered opprepriote because of the surgical frontier and acceptable histologic properties. Colorectal polips are lesions which has the risk to turn into cancers thus, detoiled histopatologic examination and gently decission of surgery is needed.
İlhan Ece
Osman Balcı, Alaa S. Mahmoud, Metin Çapar
Fedi Ercan, Osman Balcı
Ülkü Kerimoğlu, Deniz Akata, Tuncay Hazırolan, Faruk Köse, Enis Özyar, Lale Atahan
Osman Balcı
Osman Balcı, Metin Çapar
Tuğrul Çakır, Arif Aslaner, Erdem Can Yardımcı, Umut Rıza Gündüz, Burhan Mayir, Uğur Doğan, Mehmet Tahir Oruç
Gülay Turan, Akın Usta
Amaç:
Pap smear testi, serviks kanseri ve öncü lezyonlarını taramak için en sık kullanılan ve etkili bir tarama yöntemidir. Endometrial karsinomların tanısında Pap smear testinin kullanımı ile ilgili çok az çalışma vardır.
Biz bu çalışmada endometrial karsinom tanısı almış hastaların Pap smearlerinde atipik endometrial hücrelerin bulunma oranını ve klinikopatolojik parametrelerle korelasyonunu araştırmayı amaçladık.
Gereç ve yöntem: Bu çalışmada Ocak 2015-Eylül 2017 yılları arasında endometrial karsinom tanısı konulmuş ve aynı zamanda Pap smear örneklemesi yapılmış hastalar retrospektif olarak incelenmiştir. Endometrial karsinom olgularının histolojik tip, nükleer derece ve Pap smear sonuçları değerlendirilmiştir.
Bulgular: Çalışmaya dahil edilen endometrial karsinom tanısı konulmuş 97 hastanın 59’una aynı zamanda smear örneklemesi yapılmıştı. Smear örneklemesi yapılan hastaların yaşları 42-82 yaş aralığındaydı (ortalama57,43±9,08). Hastaların menopoz durumu değerlendirildiğinde 12’si (%20.3) premenopozal ve 47’si (%79.7) postmenopozal durumdaydı. En sık görülen histolojik tip endometrioid olup 51 hastada izlendi (%86.4). 6 hastada seröz (%10), 1 hastada şeffaf hücreli (%1.8) ve 1 hastada müsinöz karsinom (%1.8) mevcuttu. Pap smear sonucu 24 hastada atipik iken (%40.7), 35 hastada normaldi (%59.3). Nükleer derece değerlendirildiğinde 24 hastada derece 1 (%40.7), 25 hastada derece 2 (%42.3), 10 hastada derece 3’tü (%17). Tümör derecesi arttıkça Pap smearlerde atipik endometrial hücre görülme oranı artmaktaydı.
Sonuç: Endometrial karsinomlarda pap smear de atipik hücre saptama oranlarının azımsanmayacak kadar yüksek olduğu görüldü. Nonendometrioid ve yüksek dereceli karsinomlarda atipik hücre görülme oranları daha fazlaydı.
Adnan Abasıyanık, Ahmet Hamdi Gündoğan, Burhan Köseoğlu, Fatma Çağlayan
Cemalettin Akyürek, İnal Ülgenalp, Yusuf Ziya Yergök, Metin Çapar, Aydın Çorakçı, Aydın Çorakçı