Haluk Gümüş
Ziya Cenik, Yavuz Uyar, Orhan Gül
Baykal Tülek, Levent Tabak
Ersin Kasım Ulusoy, Emre Ayar, Deniz Bayındırlı, Mehmet İlker Yön
Mehdi Yeksan, Şamil Ecirli, Hasan Hüseyin Telli, Süleyman Türk, Doğan Çiftçi, Said Gönen, Mustafa Cirit, Mehmet Polat
Mustafa Altaş, Zeliha Yarar, Hatice Çalışkan Burgucu, Hasan Hüseyin Kır, Mustafa Kulaksızoğlu
Giriş: Migren dünya genelinde yaygın olarak görülen nörovasküler bir hastalıktır. Yapılan birkaç çalışmada D vitamin düzeyleri ile baş ağrısı şiddeti, tipleri arasında ilişki saptanmıştır. Biz de bu çalışmada birincil olarak migren hastaları ile sağlıklı kontroller arasında D Vitamin düzeyleri arasında fark olup olmadığını, ikincil olarak migren tipleri ve şiddeti ile D vitamini düzeyi arasında ilişki olup olmadığını araştırdık.
Hastalar ve Yöntem: Bu vaka-kontrol çalışması Ocak 2021 - Temmuz 2022 tarihleri arasında ***** Üniversitesi ***** Tıp Fakültesi Nöroloji Bölümünde gerçekleştirildi. Çalışmamıza 18 yaş üstü migren tanısı almış 204 hasta ve baş ağrısı olmayan 204 sağlıklı gönüllü dâhil edildi. Migren tanısı uluslararası baş ağrısı derneği 3 kriterlerine göre nöroloji uzmanı tarafından koyuldu.
Bulgular: Migren grubunda ortalama D vitamin düzeyi 15.30±9.93 ng/dl, kontrol grubunda 14.62±7.93 ng/dl idi. Her iki grup arasında istatistiksel açıdan anlamlı fark saptanmadı(p=0.976). Vitamin D eksikliği ve yetersizliği açısından da migren hastaları ile kontrol grubu arasında fark saptanmadı(p=0.365).
Sonuç: Çalışmamızın sonuçlarına göre migren hastaları ile normal popülasyon D vitamini düzeyleri arasında fark bulamadık. Migren alt tipleri arasında da D vitamini düzeyleri arasında istatistiksel bir fark yoktu. Ayrıca migren şiddeti ve migren atak sıklığı ile D vitamini düzeyleri arasında da ilişki saptanmadı. Çalışmamızın sonuçlarına göre D vitamini eksikliği prevalansının yüksekliği hem migren hastalarında hem de sağlıklı popülasyonda ortak sorun olarak gözükmekte olup bu konuda yapılacak geniş örnek sayılı randomize klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.
Introduction: Migraine is a neurovascular disease that is common worldwide. In a few studies, a relationship was found between vitamin D levels and headache severity and types. In this study, we primarily investigated whether there was a difference in vitamin D levels between migraine patients and healthy controls, and secondarily, whether there was a relationship between types and severity of migraine and vitamin D levels.
Patients and Methods: This case-control study was carried out between January 2021 - July 2022 at ***** University ***** Faculty of Medicine, Department of Neurology. 204 patients over the age of 18 who were diagnosed with migraine and 204 healthy volunteers without headache were included in our study. The diagnosis of migraine was made by a neurologist according to the International Headache Society 3 criteria.
Results: The mean vitamin D level was 15.30±9.93 ng/dl in the migraine group and 14.62±7.93 ng/dl in the control group. There was no statistically significant difference between the two groups (p=0.976). There was no difference between migraine patients and the control group in terms of vitamin D deficiency and insufficiency (p=0.365).
Conclusion: According to the results of our study, we did not find any difference in vitamin D levels between migraine patients and the normal population. There was no statistical difference in vitamin D levels among migraine subtypes. In addition, no relationship was found between severity and frequency of migraine attacks and vitamin D levels. According to the results of our study, the high prevalence of vitamin D deficiency appears to be a common problem in both migraine patients and the healthy population, and randomized clinical studies with large sample numbers are needed on this subject.
Haluk Gümüş, Ekrem Akkurt, Faruk Ömer Odabaş, Halim Yılmaz, Ramazan Şimşek
Moyamoya hastalığı ön ve orta serebral arterler ile internal karotid arterler arasındaki sahada obstrüksiyon veya stenoza bağlı olarak oluşan, etiyolojisi tam olarak bilinmeyen ve anjiyografik olarak tanımlanan bir durumdur. Erişkinlerde hemoraji, çocuklarda iskemi sıklıkla başlangıç semptomlarıdır. Bu yazımızda baş ağrısı, bulantı, kusma ve sol hemiparazi şikayetleri ile acil servisimize başvuran ve radyolojik bulguları sağ basal ganglion hemorajisini gösteren 21 yaşında erkek hastada teşhis edilen bir Moyamoya Hastalığı vakası sunuyoruz.
\r\nMoyamoya disease is an entity, which is caused by obstruction or stenosis in the area between the internal carotid artery, and anterior and middle cerebral arteries, identified angiographically, and does not have an exactly known etiology. The most frequent symptoms of onset are hemorrhage in adults and ischemia in children. In this paper, we present a case of Moyamoya disease which was diagnosed with a 21 year old male patient who was admitted to our emergency department with headache, nausea vomiting and left hemiparasi complaints and whose radiological findings showed right basal ganglia hemorrhage.
\r\nEsra Eruyar, Emine Genç, Bülent Oğuz Genç
Ayşe Çağlar Sarılar, Murat Gültekin, Mehmet Fatih Yetkin, Recep Baydemir, Füsun Ferda Erdoğan
HaNDL sendromu, migren benzeri orta şiddette veya çok şiddetli baş ağrısı epizodları ile beraber geçici nörolojik defisitin görüldüğü, beyin omurilik sıvısında (BOS) lenfositoz saptanan inme ve auralı migreni taklit edebilen, nadir bir sendromdur. Bu yazıda, baş ağrısı ile beraber geçici nörolojik defisiti ve BOS’ta lenfositozu olan HaNDL sendromu tanısı konulan 26 yaşında erkek hasta sunulmaktadır.
HaNDL syndrome is a rare syndrome mimicking migraine and stroke with lymphocytosis in the CSF, migraine-like moderate or severe headaches and transient neurological deficit. In this article, we present a 26-year-old male patient with headache, transient neurological deficit and CSF lymphocytosis who was diagnosed as HaNDL Syndrome.
Sinan Kızılkaya, Aybars Tavlan, Gülçin Hacıbeyoğlu, Şule Arıcan, Sema Tuncer
Amaç:Çalışmada, primer olarak elektif sezaryen operasyonlarında seçilen anestezi yönteminin anksiyete, hasta memnuniyeti ve ağrı düzeyine etkisinin araştırılması sekonder olarak da hizmet kalitesi hakkında bilgi edinmek amaçlanmıştır.
Gereç ve yöntem: Çalışma; Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı’nda, Haziran 2017-Ağustos 2017 tarihleri arasında, Genel Anestezi (GA) veya Spinal Anestezi (SA) ile elektif sezaryen planlanan 18-45 yaş arasında 160 gönüllüde prospektifanket uygulaması şeklinde gerçekleştirildi. Hastaların yaşı, yaşadığı yer, eğitim düzeyi, çocuk sayısı gibi demografik verileri ve sezaryen deneyimleri kaydedildi. Preoperatif ve postoperatif dönemde anksiyete düzeyleri DurumlulukAnksiyete Ölçeği (STAI-D) anketi ile, ağrı düzeyleri postoperatif6 ve 24. saatteVizüel Analog Skala(VAS) skorları ile, memnuniyet düzeyleri ise postoperatif 24. saatte Memnuniyet-Derlenme Kalitesi Ölçeği (Quality of Recovery: QoR 40 T) anketi ile değerlendirildi.
Bulgular:Hastaların preoperatif ve postoperatif dönemdeki anksiyete skorları ile demografik verileri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05). Daha önce sezaryen deneyimi olan hastaların preoperatifanksiyete düzeyi daha düşüktü (p<0,05). GA ve SA gruplarındaki STAI-D skorları ve anksiyetesi olan hasta sayıları benzerdi (p>0,05).Her iki grupta dapostoperatifanksiyete düzeyleri preoperatif döneme göre anlamlı derecede düşüktü (p<0,05). SA uygulanan grubun 6. ve 24. saat VAS değerleri, GA uygulanan gruba göre anlamlı derecede yüksekti(p<0,05). SA uygulanan grubun 24. saat VAS değerleri 6. saat VAS değerlerinden yüksekti (p<0,05). GA uygulanan grupta ise 24. saat VAS değerleri 6. Saat VAS değerlerinden düşüktü (p<0,05). Postoperatif dönemde genel anestezi ve spinal anestezideki memnuniyet düzeyleri benzerdi (p>0,05). Baş ağrısı şikayetiSA grubunda, boğaz ağrısı şikayeti GA grubunda yüksekti(p<0,05). Anksiyete düzeyi, VAS değerleri ve memnuniyet düzeyi arasında korelasyon yok iken (p>0,05), her iki grupta da VAS değerleri ile memnuniyet anketinin alt grubu olan ağrı parametrelerinde ise negatif yönlü korelasyon saptandı (p<0,05).
Sonuç:Elektif sezaryen operasyonlarında tercih edilen anestezi yönteminin anksiyete ve memnuniyet üzerine etkisinin olmadığı ve postoperatif ağrı algoritmamızın gözden geçirilerek etkin analjezi sağlanmasıyla hasta memnuniyet düzeyi ve hizmet kalitesinin artırılacağı kanısına varıldı.
Aim: The aim of this study was to primarily investigate the effects of selected anesthesia method on anxiety, patient satisfaction and pain level in elective caesarean section, and secondarily obtain information about quality of service.
Materials and Methods: The study was carried out as a prospective questionnaire in the Department of Anaesthesiology and Reanimation the Meram Medical Faculty Hospital of Necmettin Erbakan University between June 2017 and August 2017, on 160 volunteers aged between 18 and 45 years for whom elective cesarean section under General Anesthesia (GA) or Spinal Anesthesia (SA) was planned. Demographic data of the patients such as age, place of residence, education level, number of children, and cesarean experiences were recorded. In the preoperative and postoperative period, anxiety levels were measured by State-Trait Anxiety Inventory (STAI-D), pain levels were measured by Visual Analog Scale (VAS) scores and satisfaction levels were evaluated at postoperative 6th and 24th hours by (Quality of Recovery: QoR 40 T) questionnaire.
Results: There was no statistically significant difference between the patients' preoperative and postoperative anxiety scores and demographic data (p> 0.05). Patients with previous cesarean experience had lower preoperative anxiety levels (p <0.05). The STAI-D scores and the numbers of patients with anxiety in the GA and SA groups were similar (p> 0.05).Postoperative anxiety levels were significantly lower in both groups than in the preoperative period (p <0.05). VAS values of the SA group at the 6th and 24th hours were significantly higher than the group treated with GA.(p<0.05). The 24th hour VAS values of the SA group were higher than the VAS values at the 6th hour (p <0.05). In the GA group, VAS values at 24th hour were lower than the VAS values at 6th hour (p <0.05). The satisfaction levels of general anesthesia and spinal anesthesia were similar in the postoperative period (p> 0.05). Complaint of headache was high in SA group while complaint of sore throat was high in GA group(p<0.05). While there was no correlation between anxiety level, VAS values and satisfaction level (p> 0.05), there was a negative correlation between VAS values and pain parameters, which are the subgroup of satisfaction questionnaire, in both groups (p <0.05).
Conclusion: It is concluded that the preferred anesthesia method in elective cesarean section has no effect on anxiety and satisfaction, and the patient satisfaction level and service quality will be improved by providing effective analgesia by reviewing our postoperative pain algorithm.
Mehdi Yeksan, Doğan Çiftçi, Mehmet Numan Tamer, Hüseyin Kazancı
Ertuğ Özkal, Yalçın Kocaoğullar, Mehmet Erkan Üstün, Ahmet Önder Güney, Osman Acar
Ebru Apaydın Dogan, Figen Güney, Emine Genç, Muzaffer Mutluer, Nurhan İlhan