Ebv İnfeksiyonu Tanısında İndirekt İmmünoflöresan Ve Elısa Metodlarının Karşılaştırılması
Mehmet Özdemir, Mahmut Baykan, Bahadır Feyzioğlu
Araştırma makalesi
Özeti
Ebv İnfeksiyonu Tanısında İndirekt İmmünoflöresan Ve Elısa Metodlarının Karşılaştırılması
ComparatIve EvaluatIon Of IndIrect Immunofluorescence Assay And ElIsa For The DIagnosIs Of Ebv
EBV enfeksiyonunun serolojik tanısı birden fazla antikor yanıtının değerlendirilip yorumlanmasıyla yapılmaktadır. Bu çalışmada VCA IgM, VCA IgG ve EBNA IgG antikorlarının IFA ve ELISA tanı metodlarıyla çalışılması ve bu metodların tanı değerlerinin karşılaştırılması amaçlandı. Çalışmaya Mononükleoz şüpheli 100 serum örneği dahil edildi. IFA referans metod olarak kabul edildi ve bu doğrultuda örnekler, EBV enfeksiyonu tanı standartları göz önüne alınarak; Seronegatif, Akut enfeksiyon, Yeni geçirilmiş enfeksiyon ve Eski enfeksiyon gruplarına ayrıştırıldı. ELISA ile aynı standart kriterler doğrultusunda oluşturulan grupların bu IFA grupları ile uyumu araştırıldı. Herbir antikor her iki test bazında ayrı ayrı değerlendirilerek ELISA için duyarlılık ve özgüllük oranları belirlendi. Her iki metodun uyumu Seronegatiflik, Akut enfeksiyon, Yeni geçirilmiş enfeksiyon ve Eski enfeksiyon için sırasıyla %41, 100, 14,7 ve 74,5 olarak bulundu. Tek bir antikor bazında IFA’ya göre ELISA metodu değerlendiridiğinde, VCA IgM testinin duyarlılığı %100, özgüllüğü %90,8, VCA IgG’nin duyarlılığı ve özgüllüğü %61,5 ve %53, EBNA IgG’nin ise %78,7 ve %81,1 şeklinde bulundu.Her iki testin; Seronegatif, Yeni geçirilmiş enfeksiyon ve Eski enfeksiyon belirleme oranlarında farklılık göze çarpmaktadır. ELISA VCA IgG testi IFA referans teste göre yetersiz performans sergilemiştir. Her iki testin tercih edilebilirliği; testlerin tanı güvenilirliğinin yanı sıra, laboratuvarların teknik ve personel donanımı ve mali olanaklar göz önüne alınarak değişebilir.
\r\n
The serologic diagnosis of EBV infection is made by evaluating and interpreting by more than one antibody response. In this study, it is aimed to be studied of VCA IgM, VCA IgG and EBNA IgG antibodies by IFA and ELISA methods and to evaluate diagnostic values. One hundred serum samples which are suspicious of infectious mononucleosis were included in to the study. IFA was accepted as the reference method and the concordance of IFA and ELISA methods was investigated. VCA IgM, VCA IgG and EBNA IgG antibodies were evaluated according to both tests and their sensitivity and specificity rates were determinated for ELISA method. The concordance of ELISA and IFA method for seronegative, acute infection, new infection and past infection were 41%, 100%, 14,7%, 74,5% respectively. When the ELISA method was evaluated according to IFA reference test in respect of one antibody, the sensitivity of VCA IgM test was 100%, the specificity was 90,8%, the sensitivity and specificity of VCA IgG were 61,5% and 53%, EBNA IgG results were 78,7% and 81,1%. There was a difference in determination rates of seronegative, new infection and past infection of both tests. ELISA VCA IgG test had an insufficient performance according to IFA reference test. The performance of both tests can change by some factors such as technique, qualification of personnel and financial possibilities.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Brucella Jel Aglütinasyon Testinin Brusella
tanısında Kullanılan Diğer Serolojik Testleri İle
karşılaştırılması
Meral Kaya, Muhammet Güzel Kurtoğlu, Asuman Güzelant, Hülya İren Güvenç, Habibe Övet, Oya Akkaya, Ayşegül Opuş, Şerife Yüksekkaya, Ayşe Ruveyda Uğur, Ayşegül Ergün
Araştırma makalesi
Özeti
Brucella Jel Aglütinasyon Testinin Brusella
tanısında Kullanılan Diğer Serolojik Testleri İle
karşılaştırılması
The ComparIson Of Brucella Gel AgglutInatIon Test WIth
other SerologIcal Tests For The DIagnosIs Of BrucellosIs
Amaç: Zoonotik bir hastalık olan Bruselloz, birçok sistemi etkileyerek çok farklı klinik belirti ve bulgulara
neden olabilen bir hastalıktır. İnsanlarda gelişenbruselloz hastalığının tanısı başlıca kültür ve serolojik
yöntemlerle konmaktadır. Serolojik testler arasındarose Bengal (RBT) ve standart tüp aglütinasyon
testleri (STA) en sık kullanılan yöntemlerdir. Tarama amaçlı kullanılan RBT ile pozitif saptanan örnekler
standart tüp aglütinasyon testi ile dilüsyonlu olarak çalışılmaktadır. Ancak blokan antikorların varlığı
nedeniyle STA testinde yalancı negatif sonuçlar alınabilmektedir. Bu nedenle bu testler zaman zaman
tanıda yeterli olmamaktadır. Çalışmamızda yeni bir test olan BrucellaCoombs Jel testi (BCGT), RBT, STA,
Brucellaimmuncapture aglütinasyon testi (BCAP) ve Brucella ELISA IgG, M testleri ile karşılaştırılmıştır.
Hastalar ve Yöntem: Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarına çeşitli kliniklerden
gönderilen bruselloz şüpheli 100 hastanın serum örneği üzerinde çalışıldı. Her bir hasta serumundan
RBT (Seromed Laboratory Product, Turkey), STA (Biomedica, Canada), BCAP (Brucellacapt, Vircell S.D.
Spain), BCGT (ODAK, İSLAB. Türkiye), ELISA Brucella IgG, IgM (Euroimmune, Almanya) testleri çalışıldı.
Çalışmalar üretici firma önerileri doğrultusunda gerçekleştirildi.
Bulgular: Testlerdeki Pozitiflik oranları; BCGT 88 (%88.0), RBT 74 (%74.0), STA 56 (%56.0) , BCAP 84
(%84.0), Brucella IgG, IgM 92 (%92.0) olarak saptandı.
Sonuç: BCGT’nin; ELISA, BCAP, RBT ve STA testleriyle yapılan karşılaştırmasında gold standart olarak
kabul edilen bir yöntem çalışılmadığından istatistik karşılaştırmaları yapılamamıştır. BCGT, 24 saat
inkübasyona gerek olmadan çalışılması nedeniyle STA ve BCAP yöntemlerine göre daha hızlı sonuç
vermeyi sağlamıştır. Bu yeni test (BCGT), brusellozun tanı ve takibinde blokan antikorları da tespit etmesi
ve hızlı sonuç vermesi nedeniyle avantaj sağlamaktadır. Sonuçların doğrulanması için daha kapsamlı
çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.
Aim: Brucellosis, a zoonotic disease, may affect several body systems and cause various clinical
manifestations considering the infection sites. Diagnosis of brucellosis is mainly based on culture and
serological methods, specifically Rose Bengal agglutination (RBT) and standard tube agglutination tests
(STA). When RBT, which is usually used as a screening method, is positive for Brucella antigens, STA
is prefered to detect an agglutination titre by using serial dilutons of serum sample. On the otherhand,
false negative results can be obtained by STA due to the presence of blocking antibodies. The refore,
these two methods may be in adequate for diagnosis of Brucellosis. The aim of this study is to compare a
novel method, Brucella Coombs gel test (BCGT) with other four serological methods, RBT, STA, Brucella
immune-capture agglutination test (BCAP), and Brucella ELISA IgG, IgM tests.
Patients and Methods: Serum samples taken from 100 patients, admitted from various clinics at Konya
Training and Research Hospital were sent to the Medical Microbiology Laboratory with a clinical diagnosis
of Brucellosis. Each serum sample was studied with RBT (Seromed Laboratory Products, Turkey), STA
(Biomedica, Canada), BCAP (Brucellacapt, Vircell SD Spain), BCGT (ODAK, ISLAB, Turkey), and ELISA
Brucella IgG, IgM (Euroimmune, Germany) methods. All procedures were carried out in accordance with
the manufacturer’s recommendations.
Results: The rates of positive results for each method were as follows: BCGT 88 (88.0%), RBT 74
(74.0%), STA 56 (56.0%), BCAP 84 (84.0%) and Brucella IgG, IgM test 92 (92.0%).
Conclusion: Statistical analysis could not be executed due to lack of a gold standard method in the study.
Yet, BCGT provided faster results than STA and BCAP methods because it does not require a 24-hourincubation.
This novel test, BCGT, also showed an advantagein the diagnosis of Brucellosis because of
detecting blocking antibodies. More comprehensive studies are needed to be performed to confirm the
results.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Anne Ve Yenı Doğanda Sitomegaloyirus Antikorlarının Araştırılması
Emine İnci Tuncer, Mehmet Bitirgen, A. Zeki Şengil, Zeki Sayman, Murat Günaydın, Mahmut Baykan, Duygu Fındık
Araştırma makalesi
Özeti
Anne Ve Yenı Doğanda Sitomegaloyirus Antikorlarının Araştırılması
The InvestIgatIon Of CytomegagovIrus (cmv) AntIbody Of The DelIvered Mothers And TheIr Newborn Infants
Doğum yapan 109 anne ve onlara ait 109 bebeğin kordon kan örneklerinde CMV antikoru ELISA yöntemi- ile çaltşıldt. Annelere ait serumlardan 32'sinde (%29.3) CMV 1gG ve 13'ilnde (%11.9) CMV 1gM pozitifliği saptandı. Bebeklerde ise 25'inde (%22.9) CMV 1gG pozitif bulundu. CMV IgM bebeklerin hepsinde negatif olmasına rağmen, annelerdeki %11.9 oranında CMV 1gM pozitifliği bebeklerinde risk olduğunu düşündürmektedir.
Sena were öbtained from 109 mothers who were in kibar and from the wnblical cord of the- ir newborn babies. CMV antibodies of the samples were deterrnined by ELLSA teehnique, These findings revealed that the serum of 32 (29,3%) and 13 (11,9%) mothers were CMV IgG- and 1gM pozilive, respectively.4-The serum of 25 (22.9%) newborn babies showed CMV IgG positive responses. Although, CMV specıfic 1gM response was not found in the serum of the newborn babies, but 11.9% CMV specific 1gM positive response of the »tothers implied health risk for the babies.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Konya Bölgesi Kan Donörlerinde Lıbsag Sıklığı
Mustafa Altındiş, Emel Türk Arıbaş, Ali Sütçü, Mahmut Baykan
Araştırma makalesi
Özeti
Konya Bölgesi Kan Donörlerinde Lıbsag Sıklığı
The Prevalance Of Hbsag In Blood Donors In Konya Reguon
Bu çalışmada, 1991 - 1995 yılları arasında Konya Kızılay Kan Merkezine başvuran kan donörlerinde, HBsAgHB sA, poziti fiği araştırıldı. Toplam 10,849 kan donörünün 539 (% 4.96)'unda HBsAg lıozrtiflrği sap-tandı. HBsAg pozitifliği asker donörlerde % 4.93 ve sivil donörlerde % 5.40 idi. 1991 - 1994'de lateks ag-lutinasyon yöntemiyle HBsAg % 5;18 bu-lunurken, ELISA tekniğinin kullanıldığı 1995 yılında bu oranın % 4.38 olduğu tesbit edildi. En yüksek HBsAg pozitijliği ise A Rh(±)donöderde (%6.67) idi.
in this study. HBsAg pozitiviiy among blood do-nors at the Konya Kızılay Blood Center. detected du-ring 1991 - 1995 were evaluated. In 539 (4.96 %) of total 10.849 Mond donors positi•ity of HBsAg among the soldier donors was 4.93 %. and among the ci-ıriliurt was 5.40 %. HBsAg positivity was found re be 5.18 Tc fay latex agglutination assay du-ring 1991 - 1994 as against 4.38 % reported in 1995 using ELISA tecnique. Blood group A Rh (+) donors had the highest HBsAg positivity rate ( 6.67 %).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Toksoplazmozısde Oluşan Antikorların Saptanmasında Iha Ve Elısa Yöntemlerının Karşılaştırılması
Bülent Baysal, Emine İnci Tuncer, A. Zeki Şengil
Araştırma makalesi
Özeti
Toksoplazmozısde Oluşan Antikorların Saptanmasında Iha Ve Elısa Yöntemlerının Karşılaştırılması
ComparIson Of Measurements Toxoplasma AntIhodIes WIth Elısa And IndIreet LlpemaglülInatIon Methods
Bu çalışmada, toksoplazınazis şüpheli kişilerden alınan 200 serum örneğine İndirekı Hemoglütinasyon ve ELISA Ig G 1,Q, Ig M testleri uygulanmıştır. İndireki lletna,glütinasyon ile 104 adet serum (%52) 1164 ve üzerindeki titrelerde pozitif sonuç azalmıştır. ELISA Ig G testinde 88 (%44) pozitif, Ig M de ise 40 (%20) pozitif değerler elde edilmiştir. ELISA Ig G ile indirekt Hemaglütinasyon testleri arasında %71 oranında uygunluk saptanmıştır. Bulunan değerlerle literatür verileri karşılaştırılarak her iki testin duyarlılıkları ve uygunlukları tartışılmıştır.
In ihis study, 200 serum samples whiclı were taken from suspectd patients with toxoplasmosis lwere applied ta Indirect liaernagglutination and ELISA IgG and IgM tesis, Positive results were rrecorded ıriihixt 104 samples (52%) for Indirect Ilaemaglülination, 1164 and more titers. 88 positive volumes (44%) were found in ELISA I8G test, as for IgM test 40 (20%) were found ln agreetnent of 171% was established between ELISA 18G and Indireet Haemaglütination tesis. Concequently icompairing the discovered values and data, specivity, sensitivity and ağreetnent both tesis were discused.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Sarkoidozlu Hastalarda Clusterin Ve ?-Klotho Düzeylerinin Tanısal Değerleri
Turan Akdağ, Celalettin Korkmaz
Araştırma makalesi
Özeti
Sarkoidozlu Hastalarda Clusterin Ve ?-Klotho Düzeylerinin Tanısal Değerleri
DIagnostIc Values Of ClusterIn And ?-Klotho Levels In PatIents WIth SarcoIdosIs
Amaç: Sarkoidoz, etiyolojisi bilinmeyen ve non-kazeifiye granülomatöz inflamasyon ile karakterize multifaktöriyel bir hastalıktır. Sarkoidoz patogenezi ise inflamasyon ve otoimmün aktivasyon olarak tanımlanır. Bu nedenle sarkoidoz hastalığında plazma clusterin ve α-klotho düzeylerini değerlendirmeyi amaçladık.
Hastalar ve yöntemler: Sarkoidozlu 40 hasta (ortalama yaş: 52,10±12.60 yıl; 12 erkek, 28 kadın) ve 40 sağlıklı gönüllü (ortalama yaş: 37,40±18.20 yıl; 12 erkek, 28 kadın) çalışmaya alındı. Her iki gruptan alınan kan örnekleri ile plazma clusterin ve α-klotho düzeyleri enzime bağlı immünosorban testi (ELISA) ile araştırıldı.
Bulgular: Sarkoidozlu hastalarda plazma clusterin düzeyleri (309.73±40.68 ng/ml) sağlıklı gruba (117.86±102.03 ng/ml) kıyasla anlamlı olarak daha yüksekti (p=0.005). α-klotho plazma düzeyleri ise sarkoidoz grubunda 5.34±7.30 ng/ml ve sağlıklı grupta 7.21±9.84 ng/ml olarak belirlendi, minimal bir azalma gözlendi ancak istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p=0.338). Sarkoidozlu hastaların hemoglobin düzeylerinin sağlıklı gruba göre azaldığı belirlendi (12.93±1.02 g/dL'ye karşılık 14.06±1.50 g/dL) (p=0.012).
Sonuç: Sarkoidozun bağımsız olarak yüksek seviyelerde clusterin ile ilişkili olduğu sonucuna varıldı. Plazma clusterin düzeyleri sarkoidoz için potansiyel bir biyobelirteç olabilir. Literatüre göre bu çalışma, sarkoidozda clusterin ve α-klotho' nun plazma seviyeleri için bilgi verilen ilk çalışmadır. Bu konuda daha fazla ve kapsamlı araştırmalara ihtiyaç vardır.
Aim: Sarcoidosis is a multifactorial disease with unknown aetiology and characterized by non-caseous granulomatous inflammation. The pathogenesis of sarcoidosis is defined as inflammation and autoimmune activation. Here, we aimed to evaluate plasma clusterin (CLU) and α-klotho levels in those with sarcoidosis.
Patients and methods: Forty patients with sarcoidosis (mean age: 52.10±12.60 years; 12 males, 28 females) and 40 healthy volunteers (mean age: 37.40±18.20 years; 12 males, 28 females) were enrolled into the study. Blood samples were drawn from both groups, and plasma CLU and α-klotho levels were investigated by enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA) technique.
Results: Patients with sarcoidosis had significantly higher plasma CLU levels (309.73±40.68 ng/mL), compared with healthy controls (117.86±102.03 ng/mL) (p=0.005). The plasma levels of α-klotho were measured as 5.34±7.30 in the sarcoidosis patients and 7.21±9.84 ng/mL in the controls. A minimal decrease was observed, but there was no statistically significant difference (p=0.338). The hemoglobin levels of sarcoidosis patients were decreased, when compared with the control group (12.93±1.02 g/dL vs 14.06±1.50 g/dL) (p=0.012).
Conclusion: We concluded that sarcoidosis is associated with high levels of CLU. Plasma CLU may be a potential biomarker of sarcoidosis. Based on literature and to the best of our knowledge, this is the first study to provide insight in the determination of plasma levels of CLU and α-klotho in sarcoidosis. Further and comprehensive investigations are needed to clarify the entity.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
İnfertil Çıftlerde Antisperm Antikorların E_nzime Bağlı Immunosorbent Tekniği (elısa) İle Saptanması
Bülent Baysal, Halil Özerol, Mahmut Baykan, Ahmet Saniç
Araştırma makalesi
Özeti
İnfertil Çıftlerde Antisperm Antikorların E_nzime Bağlı Immunosorbent Tekniği (elısa) İle Saptanması
The DetectIon Of AntIsperm AntIbodIes IrI 'IzlerIne Couples, WIth The Enzyme-LInked Immunosorbent Assay (elIsa)
Serum ve üreme yollarında spermatozoa üzerinde bulunan antijenlerle reaksiyona giren sperm ânti-korlartnın bulunması, sperm aglütinasyonuna velveya komplernana bağımlı immobilizasyona sebep olur. Antisperm antikorlar iki irnmünolojik sınıfa aittir: IgA ve IgG antikorlar. Mevcut bazı veriler IgA'nın klinik olarak IgG den daha değerli olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, IgA antikorları hemen daima IgG antikorları ile birlikte meydana çıkar. Bu nedenle IgG antikorlarını araştıran testler, rutin bir tarama metodu olarak yararlıdır. Biz infertil erkekler ve kadınların serumlarında bulunan anti-sperm antikorların tespiti için ELISA metodunu inceledik.
The presence of sperm antibodies reacting with antigens on the spermatozoa in sera and reproductive tracts can cause agglutination ör cornplement-dependent irnrnobilization of sperm ör both, resulting in a reduction of !heir fertilizing capasiiy. Antisperrn antibodies are belong to two irnrnunolojical classes: IgA and IgG antibodies. There are some data indicating that IgA is clinically more importarzt than IgG antibodies. However, IgA antibodies never occur without IgG antibodies. Therefore, testing for IgG antibodies is sufficient as a routine screening method. We examined the ELISA method for the detection of antisperm antibodies in the sera of infertile women and men.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Konya Bölgesinde İnsanlarda Kırım-Kongo Kanamalı
ateşi Seroprevalansının Araştırılması
Mehmet Özdemir, Oğuzhan Avcı, Uğur Tüzüner, Oya Bulut, Sibel Yavru, Bülent Baysal
Araştırma makalesi
Özeti
Konya Bölgesinde İnsanlarda Kırım-Kongo Kanamalı
ateşi Seroprevalansının Araştırılması
InvestIgatIon Of CrImean-Congo HemorrhagIc Fever Seroprevalance
ın Humans Of Konya RegIon
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsü, Arbovirüs grubunda
yer alan, Bunyaviridae ailesine bağlı Nairovirüs cinsi, helikal kapsid
içeren zarflı bir RNA virüsüdür. Bu virüslerin meydana getirdiği
enfeksiyon, şiddetli seyir gösteren ve fatalitesi oldukça yüksek bir
hastalıktır. Çalışmamızda, Konya bölgesinde KKKA seroprevalansını
araştırmak amacı ile IgG tipi antikor taraması planlandı. Bu amaçla,
Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi Hastanesi
Kan Merkezi’ne kan vermek için müracaat eden 1000 sağlıklı kan
donörü çalışmaya dahil edildi. Dahil edilen kişilerden 846 (%84.6)
tanesi kent merkezinde yaşarken,154 (%15.4) tanesi kırsal bölgede
yaşamaktaydı. Çalışmaya alınanların 947 (%94.7)’si erkek, 53
(%5.3)’ü kadındı. KKKA’ya karşı gelişen spesifik IgG antikorunu ELISA
yöntemi ile saptamak için ticari KKKA IgG test kiti (VectoCrimeaCHF-IgG,
Bectop, Rusya) kullanıldı. Test edilen örneklerden 8 adedi
(%0.8) KKKA’ya karşı gelişen antikor varlığı yönünden pozitif, 992
adedi (%99.2) ise negatif olarak tespit edildi. Pozitiflik saptananların
hepsi erkek idi. Konya bölgesinde KKKA seroprevalansı araştırılması
sonrası IgG tipi antikor bulunması az da olsa virüs varlığına işaret
etmektedir. Benzer çalışmaların bölgesel seroprevalans verilerinin
ortaya çıkması için hastalığın görüldüğü diğer bölgelerde yapılması
faydalı olacaktır. Bu virüs enfeksiyonu kene ısırığına bağlı olarak
geliştiği için, bölgedeki kenelerde de virüs araştırılması yapılmalıdır.
Crimean-Congo Hemorrhagic Fever (CCHF) virus,which is
classified in the family of Bunyaviridae and Nairovirus genus and
grouped in arbovirus is RNA-containing helical type capsid and
enveloped virus. This infection which is caused by these viruses has
severe disease manifestations and a very high fatality. The aim of
this study was to investigate the seroprevalence of CCHF in Konya
and so it was planned to screen IgG-type antibody. For this purpose,
1000 healthy blood donors who referred to the Blood Center of
Necmettin Erbakan University Meram Medical Faculty Hospital, were
included in the study While 154 (15.4%) blood donors were living in
rural areas, 846 (84.6%) of the donor were lived in the city center.
Of these individuals, 947 (94.7%) were male and 53 (5.3%) were
female. ELISA basedCCHF IgG commercial test kit (VectocrimeanCHF-IgG,
Bectop, Russia) was used to determine the specific IgG
antibody developed against CCHF. Eight of tested samples (0.8%)
were positive for the presence of antibodies against CCHF and 992
(99.2%) were negative. The presence of IgG antibody prevalence
of CCHF after research indicates the presence of a small number
of illness in Konya. For the detection of regional prevalence of the
disease similar studies will be useful in other provinces. In aspect the
route of transmission of this virus infection, because of this infection
is caused by tick
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Cryptosporidium Spp’nin İshalli Hastalarda Mikroskobik
ve Serolojik Yöntemlerle Araştırılması
Ahmet Yılmaz, Önder Akkaş, Meral Bayar, Hakan Uslu, Kemalettin Özden
Araştırma makalesi
Özeti
Cryptosporidium Spp’nin İshalli Hastalarda Mikroskobik
ve Serolojik Yöntemlerle Araştırılması
The InvestIgatIon Of CryptosporIdIum Spp. In PatIents WIth DIarrhea
by MIcroscopIc And ElIsa Methods
Cryptosporodium spp. gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
ishale neden olan parazitler arasında hala önemli bir yere sahiptir.
İmmün sistemi baskılamış bireylerde ölümcül ishallere neden
olabilen, zorunlu olarak hücre içi yerleşim gösteren bir protozoondur.
Bu çalışmada hastanemizde kronik ve akut ishal ön tanısı almış
hastalarda etken olarak Cryptosporidium spp.’nin araştırılması,
etkenin tanısında Modifiye Asit Fast boyama ve ELISA (Enzim Linked
Immunassay Absorbant) yöntemini birlikte uygulayarak iki yöntemin
sonuçlarını karşılaştırmak amaçlanmıştır. Kasım 2013-Mayıs 2014
tarihleri arasında Erzurum Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama
Hastanesi kliniklerinden Mikrobiyoloji laboratuarına gönderilen
86 ishalli dışkı örneği araştırma kapsamına alınmıştır. Çalışma
grubundaki dışkı örneklerine aynı gün Modifiye Asit Fast boyama
yöntemi uygulanarak mikroskopta 100X objektifde incelendi.
Toplanan dışkı örneklerinin bir kısmı ise hiçbir koruyucu madde ilave
edilmeden ependorflara alınarak -20 °C’de saklandı. Saklanmış bu
örnekler daha sonra Cryptosporidium antijenlerini aramaya yönelik
hazırlanmış ELISA yöntemiyle çalışıldı. Kit üretici firmanın önerdiği
şekilde uygulandı. Değerlendirme 450 nm dalga boyunda ELISA
okuyucusunda yapıldı. Yaşları 0-83 arasında değişen 43 kız, 43
erkek bireylerden oluşan 86 kişiye ait gaita örneklerinde toplam 6
örnekte Modifiye Asit-Fast boyama ile pozitif sonuç saptanırken,
ELISA yöntemiyle 8 örnekte pozitiflik saptanmıştır. ELISA yöntemiyle
pozitiflik saptanan olguların 4’ü (%50) erkek, 4’ü (%50) kız idi.
Modifiye Asit Fast boyama yönteminde ise pozitiflik saptanan olgular
2’si erkek (%33.3), 4’ü kız idi (%66.7). Sonuç olarak, dışkıda özgül
antijen arayan ELISA’nın maliyeti, boyama yöntemine göre yüksek
olmasına rağmen, uygulamada sağladığı avantaj, çok sayıda örneğe
birlikte uygulama kolaylığı sağlaması ve hızlı sonuç vermesi gibi
nedenlerle ELISA yönteminin Cryptosporidium tanısında tercih
edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Cryptosporidium spp. has still an important place among
parasites which are the main reason of diarrhea both developing and
developed countries. It is an obligate intracellular protozoan that may
lead fatal diarrhea in immune-suppressed persons. In this study, our
aim was to investigate the presence of Cryptosporidium oocysts as
an agent in pre-diagnosed patients with chronic and acute diarrhea
by using both Modified Acid Fast Staining and ELISA methods. For
our study, 86 diarrheal stool samples were collected which were sent
from Ataturk University Medical Faculty Research and Application
Hospital Clinics to Microbiology Laboratory between December 2013
and May 2014. At the same day, Modified Acid Fast Staining method
was performed to stool samples and examined under the microscope
(with 100X magnification). A small pieces of feces were placed in
eppendorf tubes without adding any preservatives and stored at
-200
C. After a while, ELISA method was performed to these stored
samples for detecting Cryptosporidium antigens. Kit was performed
as recommended by the manufacturer and the results was evaluated
with ELISA reader at 450 nm. A total 6 of samples by Modified Acid
Fast Staining and 8 samples by ELISA were detected as positive in
stool samples of 86 patient (43 female and 43 male) having age range
of 0-83 years. Four (50%) positive samples, which were detected by
ELISA, were belong to either female or male patients. For Modified
Acid Fast Staining, 2 (33.3%) of positive samples were belong to
male patients, 4 (66.7%) of positive samples were belong to female
patients. As a consequent; although ELISA method is costly than
staining method, we suggest that ELISA method should be preferred
for Cryptosporidium diagnosis because of the advantages including
quick results and ease of application.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Böbrek Trarsplant Alıcılarında Ve Hemodializ Uygulanan Kronik Böbrek Hastalarında Cytomegalovirus (cmv) Antikorlarının Araştırılması
Mehmet Bitirgen, Mehdi Yeksan, Doğan Çiftçi, Bülent Baysal, Ilgar Taşdemir, Şamil Ecirli, Yaşar Karaaslan, Mahmut Baykan
Araştırma makalesi
Özeti
Böbrek Trarsplant Alıcılarında Ve Hemodializ Uygulanan Kronik Böbrek Hastalarında Cytomegalovirus (cmv) Antikorlarının Araştırılması
The InvestIgatIon Of CytomegalovIrus (cmv) AntIbodIes In Renal Transplant RecIpIents And IlentodIalysIs PatIents WIth ChronIc Renal FaIlure
Çalışma Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Fakültesi iç Hastalıkları Anabilim dalı Hemodializ ünitesi ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi iç Hastalıkları Anabilim dalı Nefroloji Ünitesinde tedavi gören böbrek transplantasyonu yapılan 57 hasta ve hemodializ uygulanan 57 kronik böbrek has-tası üzerinde yapılmıştır. Hastalara ait kan örneklerinde Cytomegc.ılovirus (CMV) Immunglobulin M (1g M) ve Irnmünglobulin G (Ig G) antikorların Enzyme-Linked linmunosorbent Assay (EL1SA) metodu ile Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ELİSA laboratuvarında tayin edildi. Bulunan sonuçlar sağlıklı 50 kişiden oluşan kontrol grubunun sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Böbrek transplantasyonlu hastaların %56.14'ünde CA1V-IgM, %100'ünde CA-1V-IgG seropozitifliği bulundu. Hemodializ uygulanan kronik böbrek hastalarında CMV-lgM %24.56, CMV-1gG %91.23 oranında seropozitif bulundular. Kontrol grubunda ise CMV-1gM CMV-IgG cş650 oranında seropozitif olarak bulunmuştur. Böbrek transplantasyon hastaları ve hemodializ uygulanan kronik böbrek hastalarında bulunan CMV-IgM ve IgG seropozitifliği kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksekti (p<0.01).
This study is performed in 57 renal transplant recipients and 57 hemodialysis patients with chronic renal failure in the Nephrology Division of the Department of Internal Mek-lif-...ine, University of Hacettepe School of Medicine and llemodialysis Unit (4- the Department of Internal Medicine, University of Selçuk School of Medicine_ Cytornegalovirus (CMV) IgM and 1gG antibodies were deterrnined in blood sarnples by enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA) rnethod in the Microbiology Laboratory of Selçuk University. 1,Ve compared the results with control including 50 healty individuals. We fourıd CMV-IgM seropositivity 56.14%, CMV- IgG seropositivity 100% in the renal transplant recipients and CMV-IgM seropositivity 24.56%, CM11-IgG se.ropotisivity 91.23% in the hernoclialysis patients. In control group, CMV-IgM seropositivity was 2% and CMV-IgG seropositivity 50%. The rates of CMV-1gM and Ig G seropositivity in the renal transplant recipients and hemodialysis patients with chronic renal failure were high and significant according ta the control group (p<0.01).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Klinik Bakteriyoloji Ve İnfeksiyon Hastalıkları Kliniği’nde 1990–2004 Yılları Arasında Yatırılarak İzlenen Akut Viral Hepatit Olgularının Değerlendirilmesi
Bahar Kandemir, Mehmet Bitirgen, Emel Türk Arıbaş
Araştırma makalesi
Özeti
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Klinik Bakteriyoloji Ve İnfeksiyon Hastalıkları Kliniği’nde 1990–2004 Yılları Arasında Yatırılarak İzlenen Akut Viral Hepatit Olgularının Değerlendirilmesi
EvaluatIon Of Cases WIth Acute VIral HepatItIs HospItalIzed Between 1990-2004 In The ClInIc Of InfectIous DIseases, Meram Faculty Of MedIcIne, Selcuk UnIversIty
Amaç: 1990–2004 yılları arasında kliniğimizde akut viral hepatit tanısı ile yatan 561 olgu etyolojik, epidemiyolojik, klinik ve laboratuvar özelliklerinin belirlenmesi amacı ile geriye dönük olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Akut hepatit semptom ve bulguları olan hastalarda viral hepatit belirleyicilerinin saptanmasında ELISA ve PCR yöntemleri kullanıldı. Bulgular: Olgular 7–77 yaş arasında olup yaş ortalaması 26.76±14.51 idi. Olguların 297’si erkek, 264’ü kadın olup 270’i (%48.2) HAV, 233’ü (%41.5) HBV, 18’i (%3.2) HCV, 3’ü (%0.5) HDV, 1’i (%0.2) HEV, 4’ü (%0.7) HAV+HBV koinfeksiyonu, 3’ü (%0.5) diğer ve 29 tanesi (%5.2) etiyolojisi saptanamayan grupta yer aldı. Hepatit A olgularının en sık sonbahar ve kış aylarında ve daha çok öğrencilerde görüldüğü saptandı. Olguların 377 tanesinde (%67.2) bulaşma yolu saptanamadı. En sık görülen yakınmalar halsizlik (%73.8), sarılık (%67), bulantı (%66.1) ve idrar renginde koyulaşma (%56.9) idi. En sık görülen bulgular ise ikter (%85), hepatomegali (%44) ve splenomegali (%8.2) idi. Ortalama AST değeri 1433.38 (106–7963), ortalama ALT değeri 1951.96 (218–15596), total bilirübin ortalama değeri ise 9.13 (1.3–35) idi. Sonuç: Olguların büyük bir kısmında bulaş için herhangi bir risk faktörünün bulunamaması, aşılanma ile önlenebilir olması hepatit A ve B’ye karşı aşılamanın önemini ortaya koymuştur.
Aim: Patients who diagnosed acute viral hepatitis between 1990-2004 were avaluated for etiological, epidemiological, clinical and laboratory characteristics, retrospectively. Material and method: Patients who had acute symptoms and physical examination findings suggesting acute viral hepatitis were evaluated by ELISA and PCR methods. Results: Mean age of the patient group was 26.76±14.51 years (7-77). 297 of the patient groups were male, 270 of them were female. Acute viral hepatitis A, B, C, D, E were diagnosed in 270 (48.2%), 233 (41.5%), 18 (3.2%), 3 (0.5%), 1 (0.2%) patients respectively. Hepatitis A + B coinfection were diagnosed in 4 (0.7%) patients whereas; in 29 patients (5.2%) diagnosis remained obscured. Acute viral hepatitis A was tend to occur in students during autumn and winter. Route of infection could not be identified in 377 (67.2%) patients. Weakness (73.8%), jaundice (67%), nausea (66.1%) and dark urine (56.9%) are the most frequent complaints whereas; jaundice (85%), hepatomegaly (44%) and splenomegaly (8.2%) were the most common signs noted during physical examination. Mean AST, ALT, total bilurubin values were 1433.38 (106-7963), 1951.96 (218-15596), 9.13 (1.3-35) respectively. Conclusion: Value of anti-hepatitis A and B virus vaccination is underlined because of lackness of any transmission-associated risk factors in majority of acute viral hepatitis patients.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Femur Başı Avasküler Nekrozunda Hiperbarik Oksijen Tedavisinin Ve Enoksaparinin Kısa Dönem Etkilerinin Araştırılması
Abdullah Arslan, Fatih Dikici, Sevim Purisa, Vakur Olgaç, Salih Aydın
Araştırma makalesi
Özeti
Femur Başı Avasküler Nekrozunda Hiperbarik Oksijen Tedavisinin Ve Enoksaparinin Kısa Dönem Etkilerinin Araştırılması
EvaluatIon Of Short Term Effects Of HyperbarIc Oxygen And EnoxaparIn Treatments In Avascular NecrosIs Of Femoral Head
ÖZET
Amaç: Femur başı avasküler nekrozu (AVN), femur başını besleyen damarların hasarlanması veya tıkanması sonucu ortaya çıkan kemik ve kemik iliği nekrozudur. Özellikle gençlerde ve orta yaşlarda görülen, büyük oranda cerrahi müdahale gerektiren bir hastalıktır. Cerrahideki gelişmelere rağmen bu hastalarda önemli oranda kalça protezi uygulaması gerekmektedir. Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT) tek başına veya cerrahi tekniklerle beraber femur başı avasküler nekrozunda bazı klinik olgularda başarılı sonuçları bildirilmiş bir tedavi yöntemidir. HBOT damar hasarına veya damar tıkanıklığına bağlı gelişen iskemik hastalıklarda da kullanılmaktadır. Enoksaparin pıhtılaşma sisteminde bulunan faktör Xaantagonistidir. Antikoagülan etkisinin yanında yapılan çalışmalarda kemik doku üzerinde osteopeni oluşturduğu, osteoblast gelişimini engellediği, osteoklast aktivitesini arttırdığı görülmüştür.
Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada sıçanlarda deneysel olarak oluşturulan femur başı AVN’de HBOT ve Enoksaparinin etkinlikleri araştırılmıştır. Bu amaçla 64 sıçanın sol femur başlarına avasküler nekroz modeli uygulandı ve tedavilerin tek başına ve beraber uygulanmasının sonuçları araştırıldı.
Bulgular: Çalışma sonucunda HBOT alan ve Enoksaparin tedavisi alan sıçanlarda yeni kemik yapımının arttığı, remodelizasyon ve kıkırdak değişikliklerinin kontrol grubuna göre daha az olduğu görülmüştür. Nekrotik dokuların temizlenme hızının HBOT ile arttığı görülmüştür. HBOT ile Enoksaparinin beraber uygulanmasıyla en iyi sonuçlara ulaşılmıştır.
Sonuç: Bu çalışma HBOT’nin ve Enoksaparin tedavisinin tek başına veya kombine olarak femur başı AVN’de olumlu sonuçlar oluşturduğunu göstermektedir ve femur başı AVN hastalığı tedavisinde yapılan klinik çalışmaları desteklemektedir.
Anahtar Kelimeler: Hiperbarik oksijen tedavisi, avasküler nekroz, enoksaparin
ABSTRACT
Aim: Avascular necrosis of the femoral head (AVN) is the necrosis of the bone and the bone marrow resulting from the injury or the occlusion of the blood supplying vessels of the femoral head. Specially it is seen in mostly young and middle aged individuals and requiring mostly surgical procedures. Despite all advances in the surgical procedures, still a high rate of the hip prosthesis is a requirement in the treatment. Hyperbaric Oxygen Therapy (HBOT) alone or in combination with surgery is reported to be effective in some clinical AVN cases. HBOT is also a treatment method which is used in ischemic diseases resulting from vascular injuries or occlusions. Enoxaparin is an antagonist of factor Xa which is found in the coagulation system. Beside its anticoagulant effect it has been shown that it has an osteopenic effect, inhibits osteoblast maturation and increases osteoclast activity in the bone.
Material and Methods: In this study effects of enoxaparin and HBOT were investigated in the treatment of experimentally formed AVN of the femoral heads of the rats. For this purpose, avascular necrosis model was applied to the left femoral heads of 64 rats and the results of the treatments alone and together were investigated.
Results: In this study results have shown that an increase in the new bone formation, and remodelisation with less changes in the cartilage tissue than in the controls. An increase in the necrotic tissue clearing rate observed in the HBOT applied groups. The best results were achieved with the HBOT and enoxaparin combined applications.
Conclusion: In this study HBOT alone, enoxaparin alone or combination of these two treatments have a positive effect in the experimental femoral head AVN and supporting the clinical studies in the femoral head AVN.
Keywords: Hyperbaric oxygen therapy, avascular necrosis, enoxaparin
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kocaeli Bölgesinde Yaşayan Gebe Kadınlarda Hepatit B Ve C Seropozitiflik Oranları
Bülent Çakmak, Ahmet Karataş
Araştırma makalesi
Özeti
Kocaeli Bölgesinde Yaşayan Gebe Kadınlarda Hepatit B Ve C Seropozitiflik Oranları
Sero-PosItIvIty RatIos Of HepatItIs B And C In Pregnant Women LIvIng In KocaelI RegIon
Kocaeli bölgesinde yaşayan gebe kadınlarda hepatit-B ve hepatit-C seropozitiflik oranlarının belirlenmesi. Bu retrospektif çalışmaya İzmit Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’ne doğum (vajinal doğum, sezaryen) için başvuran 3756 gebe kadın alındı. Tüm gebelerde makro ELİSA yöntemi ile HBs-Ag, Anti-HBs, Anti-HCV ve Anti-HIV seropozitiflikleri araştırıldı. Veriler SPSS istatistik programı ile analiz edildi. Çalışmaya alınan gebelerde HBs-Ag, Anti-HBs ve Anti-HCV seropozitiflik oranları sırasıyla %2.2 , %3.7 ve %0.3 olarak saptandı. Çalışmaya alınan hiçbir gebede Anti-HIV seropozitifliği saptanmadı. Kocaeli bölgesinde hepatit-B ve hepatit-C seropozitiflik oranları Türkiye’nin diğer bölgelerinde bulunan sonuçlarla benzerlik göstermektedir.
To determine the seropositivity ratios of hepatitis-B and hepatitis-C in pregnant women living in Kocaeli region. Three thousand seven hundred and fifty-six pregnant women who applied to Izmit Women and Child Health Hospital for delivery (vaginal delivery, cesarean) were included in this retrospective study. HBsAg, AntiHBs, Anti-HCV and Anti-HIV were detected by macro ELISA system in all pregnant women. Data were analysed with the SPSS statistical programme. Seropositivity of HBs-Ag, Anti-HBs and Anti-HCV were detected 2.2%, 3.7% and 0.3% respectively in pregnant. There were no pregnant women who have seropositivity with Anti-HIV. The results detected for seropositivity of hepatitis-B and hepatitis-C in Kocaeli region are similar to those found in other regions of Turkey.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Lösemi Ve Lenfomalı Hastalarda Cytomegalovirus (cmv) Igm Ve Lgg Antikorlarının Araştırılması
Mehmet Bitirgen, Emine İnci Tuncer, Murat Günaydın, Ümran Çalışkan, O Seyfi. Şardaş, A. Zeki Şengil, Doğan Çiftçi, Dursun Odabaş
Araştırma makalesi
Özeti
Lösemi Ve Lenfomalı Hastalarda Cytomegalovirus (cmv) Igm Ve Lgg Antikorlarının Araştırılması
The InvestIgatIon Of CytomegalovIras (c:a.1v) Iga.1 And 1gg AntIbodIes In Lett-MIe And Lymp Fr Om A PatIents
Çalışma Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları, Çocuk Hastalıkları ve Ankara Üniversitesi ibn-i Sina Hastanesi Hematololi-Onkoloji Kliniklerinde yatan lösemi ve lenfomalı 102 hasta üzerinde yapılmıştır. Alman kan örneklerinde Cyzoınegalovirus 1g/U ve IgG antikorları enzymelinked immunosorbent assay (ELİSA) metodu ile araştırılmıştır. Serolojik tetkikler Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ELİSA laboratuvarında yapılmıştır. 69 Iösemi ve 33 lenfoma hastalarında bulunan sonuçlar kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. Lösemili hastaların 7'si (%10.15), lenfomalı hastaların (%3.03) CMV-IgM bakımından seropozitifıi. CMV-1gG seropozitifligi ise lösemili has-taların 35'ınde (%50,72), lenfornalt hastaların I3'ünck (%39.39) görüldü. 50 kişilik kontrol grubunda ise CMV-IgA1 seropozitilligi I hastada (%2), CMV-IgG se.ropozinfligi ise 25 hastada (%50) sap-tanmıştır. Sitostatik kemoterapi almayan hastalardan T.•inde (%6.25) L.1,1V-IgM, 13 hastada (%40.63) CMV-1gG antikorları saptanmıştır. Sitostalik kernoterapi uygulanan hastalardan 6'sında (%8.75) CMV-1gM, 35'inde (%50) CMV-IgG antikorları pozitif bulunmuştur. olarak; kontrol gruba göre löserni hastalarında CA1V-IgM seropozit‘lli,s,;i anlamlı olarak yüksekti (p<0.05). Lenforna hasta-larında ise fark yoktu (p>0.05). IgG antikorları bakımından ise lösemi ıre tenroma hasialartyla nor-mal kontrol grup arasında fark bulunamadı (p>0.05). sitostaıik ilaç alan ha,vialarla olmayanlar arasında da fark yoktu (p>0.05).
This study included 102 leukemic and lympho,rıa patients tit ho were ıreated in Internal Medicine pediatric Clinic of Selçuk University Medical Faculty and Ilematology Clinic of İbn-İ Sina Hospital of Ankara University. CMV-IgM and 1gG antibodies were investigated with the enzyrne-linked immunosorbent assay (ELİSA) rnethod on the blood saınples, The serologic examinations were made in Alicrobiology ELİSA taboratory of Selçuk University Medical Faculty. The finding.s- in 69 leukernic and 33 iyınphoma patients compared tere control group. CA1V-IgM seropositivity was found in 7 lebtkernic palienis (10.15%) and 1 lyınphoırıa patienı (3,03%). CMV-1gG seropositivity waz found in 35 leukeınic patients (50,72%) and 13 lymphoına patients (39,39%). CMV-IgM sero-positivily of control group was found in 1 patient (2';;> and CMV-1gC sepropositivity was found in 25 patients (50%, seropositivity wa? Pyr,nd in 2 paıienis (6.25[70) and CMV-IgG in 13 pa-tients (40.63%) 'vere not (reale(' with cyto(atic ::-1ceıno0;crapy. scropositivily was
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Lösemi Ve Lenfomalı Hastalarda Toxoplasma Ig M Ve Ig G Antikorları Seropozitifliği
Mehmet Bitirgen, Emine İnci Tuncer, Dursun Odabaş, O Seyfi. Şardaş, Murat Günaydın, Doğan Çiftçi, A. Zeki Şengil, Şamil Ecirli
Araştırma makalesi
Özeti
Lösemi Ve Lenfomalı Hastalarda Toxoplasma Ig M Ve Ig G Antikorları Seropozitifliği
Toxoplasma Ig M And Kg G AntIbody SeroposItIvIty Tn LeukeınIe And Lymphoma PalIents
Çalışma Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları, Çocuk Hastalıkları ve Ankara Üniversitesi İbn-i sina Hastanesi Hematoloji Kliniklerinde Tedavi gören lösemi ve lenfomalı 102 hasta üzerinde yapılmıştır. Alınan kan örneklerinde toxoplasma-IgM ve IgG antikorları enzymelinked immunosorbent assay (ELISA) metodu ile araştırılmıştır. Serolojik tetkikler Selçuk üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ELİSA laboratuvarında yapılmıştır. 69 lösemi ve 33 lenfoma hastasında bulunan sonuçlar kontrol grubu sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Lösemili hastaların 3'4 (904.35), lenfomalı hastaların 2'si (%6.06) toxoplasma-lgM bakımından seropozitifti. Toxoplasına IgG seropozitifli6'ii ise lösemili hastaların 34'ünde (%49.28), lenfomalı hastaların 14'ünde (%42.42) görüldü. 50 kişilik kontrol grubunda toxoplasma IgM seropozitifliğine rastlanmazken, 24 hastada (%46.0) toxoplasma IgG seropozitifligi saptandı. Sitostatik kemoterapi almayan hastalardan 1 hasta-da (%3.13) toxoplasma IgM, 14 hastada (%43.75) toxopla. sına IgG seropozitifligi saptandı. Sitostalik keınoterapi alan 4 hastada (%5.71) toxoplasma IgM, 34 hastada (%48.57) toxoplasma IgG seropozitifligi bulundu. İstatistiki olarak kontrol gruba göre lösemi ve lenfoına hastalanda toxoplasma IgM seropozitifligi anlamlı olarak yüksek bulundu (p<0.05). toxoplasma IgG bakımından ise löserni ve lenfoma hastalartyla kontrol grup arasında fark yoktu (p>0.05). Sitostatik ilaç alanlarla olmayanlar arasında da fark bulunamadı (p>0.05).
This study included 102 leukemic and lymphoma patients who were treated in internal Medicine Clinic, pediatric Clinic of Selçuk University and Ileınatolog,y Clinic of İbn-i sina Hospital of Ankara University. toxoplasma IgM and IgG antibodies were investigated with the enzyme-linked immuno-sorbent assay (ELISI%) ınethod on the blood saınples. The serologic examination was made in Micro-biology ELISA laboratory of Selçuk University. The findings in 69 leukemic and 33 lymphorna pa-tients cornpared with the control group. toxoplasma IgM seropositivity was found in 3 leukemic patients (4.35%) and 2 lyrrıphorna patients (6.06%). Toxoplasma IgG seropositivity was found in 34 leukeınic patients (49.28%) and 14 lyrrıphorna patients (42.42%). Toxoplasma IgG seropositivity of control group was found in 24 patients (46%). Alt control pers-ons were seronegative for toxoplasma IgM antibody. Toxoplasına 1gM seropositiVity was found in 1 patients (3.13%) and IgG in 14 pa-tients (43.75%) who were not treated with cylostatie chemodıerapy, toxoplasma IgM seropositivity was found in 4 patients (5.71%) and IgG in 34 patients (48.57%) in the patients who were treated
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Değişik Kamu Kuruluşlarının Yemekhanelerinde Çalışan Personelin Hepatit A, B Ve C Belirleyicilerinin Araştırılması
Onur Ural, Duygu Fındık, . .
Araştırma makalesi
Özeti
Değişik Kamu Kuruluşlarının Yemekhanelerinde Çalışan Personelin Hepatit A, B Ve C Belirleyicilerinin Araştırılması
InvestIgatIon Of HepatItIs A, B And C VIrüs SerologIcal Markers In KItchen Staff WorkIng At DIfferent Goverment Departments.
Bu çalışmada değişik kamu kuruluşlarının yemekhanelerinde çalışan 96 personelin ve 100 sağlıklı kişinin serumlarında ELISA yöntemi ile antiHAVIgM ve IgG , HBsAg, HBeAg, antiHBe, antiHBs, antiHBdgM ve antiHBc ile antiHCV seropozitiflikleri araştırıldı. Yemekhane çalışanlarında antiHAVIgG seropozitifliği %93.7 (90/96), kontrol grubunda %92 olarak bulunmuştur. Hiçbir grupta antiHA VlgM seropozitifliğine rastlanmamıştır. Hepatit-B belirleyicilerinden HBsAg, HBeAg, antiHBe, antiHBc ve antiHBs seropozitifliği yemekhane personelinde sırası ile %5.2, 2.1,3.1, 17.7, 14.6 iken kontrol grubunda sırasıyla %7 ,7,0 ,27,34 olarak bulundu. AntiHBdgM bütün serumlarda negatifdi. AntiHCV yemekhane personelinde 1 kişide, kontrol grubunda ise 2 kişide pozitif bulundu. Yemekhane personelinde hepatit A,B ve C belirleyicilerinin taranmasının ve seronegatif olan personelin hepatit A ve hepatit B aşılama programına alınmasının uygun olacağını düşünüldü.
İn this study the seropositivity of antiHA VlgM and IgG, HBsAg, HBeAg, antiHBe, antiHBs, antiHBdgM, antiHBc and antiHCV were investigated in the sera of 96 staff working at the kitchen of different goverment departments and 100 healthy people. İn the sera of staff vvorking in the kitchen antiHAVIgG was 93.7% (90/96) positive and in the control group 92% positive. AntiHAVIgM was found negative in ali of the staff and control group. The seropositivity of HBsAg, HBeAg, antiHBe, antiHBc and antiHBs were found as 5.2, 2.1, 3.1, 17.7, 14.6 % respectively in the control group these markers were found 7, 7, 0, 27, 34 % respedively. AntiHBdgM was negative in al! of the sera. Anti HCV was found positive at one kitchen staff and at the two person of the control group. For the staff who were negative for hepatitis A and B virüs markers a vaccination programme was planned.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Brusellozis’in Tanısında Brucellacapt’in Diğer Serolojik Testler İle Karşılaştırılması
Asuman Güzelant, Muhammet Güzel Kurtoğlu, Meral Kaya, Recep Keşli, Yüksel Terzi, Bülent Baysal
Araştırma makalesi
Özeti
Brusellozis’in Tanısında Brucellacapt’in Diğer Serolojik Testler İle Karşılaştırılması
ComparIson Of The Brucellacapt WIth Other SerologIcal Tests Used For The DIagnosIs Of BrucellosIs
Amaç: Brusellozisin tanı ve takibinde birçok serolojik test kullanılmaktadır. Günümüzde rutin laboratuvarlarda sıklıkla kullanılan Rose Bengal Aglütinasyon, Standart Tüp Aglütinasyon, ELISA anti-brusella testleridir. Ancak bunların dışında kullanıma sunulan Brucellacapt (immuncapture) aglutinasyon ve Coombs testleri de tanıda kullanılmaktadır. Bu çalışmada Rose Bengal Aglütinasyon, Standart Tüp Aglütinasyon, Brucellacapt ve ELISA testlerini karşılaştırmayı amaçladık. Yöntem: Bruselloz ön tanısıyla çeşitli kliniklerden gönderilen 71 hastanın serum örneği çalışmaya dahil edildi. Bu serumlar Rose Bengal, Standart Tüp Aglutinasyon, Brucellacapt ve ELISA (Brucella-IgM, Brucella-IgG) testleri ile çalışıldı. Bulgular: Rose Bengal ile 56 (% 78.8), STA ile 30 (% 42.2), Brucellacapt ile 52 (% 73.2) ve ELISA ile de 58 (% 81.6) pozitiflik saptandı. Sonuç: Kültür yapılamayan hastalarda Brusellozis’in tanısında, STA’nın tek başına yetersiz kaldığı, STA ile birlikte Brucellacapt ve/veya ELISA testlerinin kombine olarak kullanılmasının gerekli olduğu, Brusellosiz’in takibinde ise Brucellacapt’in uygun olmadığı bunun yerine ELISA (IgM,IgG) testlerinin kullanılmasının daha uygun olacağı kanaatine varılmıştır.
Aim: Many serological tests are used in the diagnosis and follow-up of Brucellosis. Those routinely used in laboratories are Rose Bengal Aglutination, Standart Tube Aglutination and ELISA anti-Brucella tests. In addition to these tests, available Brucellacapt (immuncapture) aglutination and coombs tests are also used in the diagnosis. In this study, Rose Bengal Aglutination, Standart Tube Aglutination, Brucellacapt and ELISA tests were aimed to be compared. Method: Sent from various clinics with the prediagnosis of Brucellosis, the samples of 71 patients were investigated in the study. These samples were investigated using Rose Bengal, Standart Tube Aglutination, Brucellacapt and ELISA (Brucella-IgM, Brucella-IgG) tests. Results: Fifty six positivity rates were determined with Rose Bengal Aglutination test (78.8 %), 30 with STA (42.2 %), 52 with Brucellacapt (73.2 %) and 58 with ELISA (81.6 %). Conclusion: It was considered that STA is unsatisfactory in the diagnosis of Brucellosis in the patients for whom no culture could be performed, when performed alone, and that Brucellacapt and/or ELISA tests are necessary to be used combinedly. However, in the follow-up of Brucellosis, it was also concluded that Brucellacapt is inappropriate; instead, the use of ELISA (IgM and IgG) tests will be more appopriate in the diagnosis of Brucellosis.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
İshalli Hastalarda Akut Viral Gastroenterit Etkenlerinin
araştırılması
Mehmet Özdemir, Mehmet Emin Demircili, Bahadır Feyzioğlu, Sibel Yavru, Bülent Baysal
Araştırma makalesi
Özeti
İshalli Hastalarda Akut Viral Gastroenterit Etkenlerinin
araştırılması
InvestIgatIon Of Acute VIral GastroenterItIs Agents In DIarrhaeIc
patIent
Viral gastroenterit etkeni olan virüsler insanlarda sporadik ve
epidemik salgınlara yol açabilir. Sık görülen viral enterit etkenleri
rotavirüs, nörovirüs ve adenovirüstür. Bu çalışmada Konya
bölgesinde ishalli hastalarda bu viral etkenlerin araştırılması
amaçlandı. Hastanemiz Merkez Mikrobiyoloji laboratuvarına çeşitli
klinik, poliklinik ve yoğun bakım ünitelerinden gönderilen ve karın
ağrısı, ishal, kusma şikayeti olan hastalardan alınan 300 gaita örneği
çalışmaya alındı. Bu örneklerde mikroskopik inceleme yapılarak
parazit yönünden negatif bulunanlarda Adenovirus ve Rotavirus
immunokromotografik yöntemle, Nörovirus ELISA yöntemi ile
çalışıldı. Bu örneklerin 52’(%17,3) si Rotavirüs, 8(%2,6)’i Adenovirüs
35(%11,7) i Nörovirüs açısından pozitif olarak saptandı. Rotavirüsün
en yüksek pozitif bulunduğu aylar Kasım ve Şubat iken, Nörovirus
Ağustos ve Eylül aylarında yüksek bulundu. Viral gastroenterit
etkenleri, mevsimsel ve yaş gurubu farklılıkları olmakla beraber
her coğrafik bölgede görülmekte ve bazen ciddi infeksiyonlara
neden olmaktadır. Çocukluk yaş guruplarında ölümlere kadar varan
infeksiyonlar görülebilir. Bu nedenle sık görülen viral gastroenterit
etkenlerini rutin tanıda tespit edecek tanı sistemleri hastane
laboratuvarlarında bulunmalı ve gastrointestinal infeksiyonlarının
tanısında kullanılmalıdır.
The viruses that cause viral gastroenteritis can lead to sporadic
and epidemic outbreaks in humans. Common viral enteritis agents
are Rotavirus, Nörovirus, and Adenovirüs. In this study it was aimed
to investigate viral agents in diarrheic patients in Konya region. From
patient who has diarrhea and abdominal pain, 300 stool samples
which sent from various clinics, outpatient clinic and intensive care
units to central clinical microbiology laboratory of our Hospital, were
included in the study. Of these samples, were 52 (17.3%) positive
for Rotavirus, 8 (2.6%) positive for adenovirus, and 35 (11.7%)
positive for Norovirus. while it was detected the highest positivity to
Rotavirus in November and February; Norovirus was higher in August
and September. Although the differences observed in seasonal and
age group, viral gastroenteritis agents could be detected in each
geographical region, and sometimes can cause serious infections up
to death. For this reason, routine diagnosis of common viral agents of
gastroenteritis must be available and should be used in the diagnosis
of gastrointestinal infections in hospital laboratories.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Polikliniğine Bafivuran Çocuk Hastalarda Hepatit A Sıklığı
Meltem Energin, Şefika Elmas, Ahmet Sert
Araştırma makalesi
Özeti
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Polikliniğine Bafivuran Çocuk Hastalarda Hepatit A Sıklığı
Frequency Of HepatItIs A In ChIldren ApplyIng To OutpatIent ClInIcs Of PedIatrIcs In Meram MedIcal Faculty Of Selcuk UnIversIty
Amaç: Bu çalışmada Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları genel polikliniğine çeşitli nedenlerle getirilen 2-16 yaş arası çocuklarda Hepatit A virüsü seropozitişik oranlarını belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Aralık 2005- Haziran 2006 tarihleri arasında çocuk kliniğine başvuran 345 hasta çalışmaya alındı. Çocuk hastalar 2-6, 7-11 ve 12-16 yaş olmak üzere üç gruba ayrıldı. Tüm hastalarda ELISA yöntemi ile anti-HAV Ig M ve Ig G çalışıldı. Verilerin istatistiksel analizi SPSS 10.0 programı kullanılarak yapıldı. Bulgular: Anti-HAV Ig M ve Ig G pozitişiği sırasıyla % 1.4 ve % 28.7 olarak saptandı. Çalışmaya katılan olgular yaş gruplarına göre incelendiğinde, okul çağı çocuklarda okul öncesi çocuklara göre seropozitişiğin anlamlı derecede yüksek olduğu görüldü. Sonuç: Okula başlama ile birlikte çocuklarda Hepatit A seropozitivitesinde belirgin artış saptanması nedeniyle okul öncesi dönemde aşılanma önerilmelidir.
Aim: In this study, we aimed to evaluate the ratio of hepatitis A seropositivity in patients who applied to the outpatient clinics of of Pediatrics in Meram Medical Faculty of Selcuk University. Material and Method: 345 patients who applied to our outpatient clinics between December 2005 and June 2006 were included in the study. These children were divided into three groups as 2-6, 7-11 and 12-16 years, respectively. AntiHAV Ig M and Ig G were studied in all patients using ELISA method. The statistical analysis of the results was evaluated according to SPSS 10.0 program. Results: Positivity of anti-HAV Ig M and Ig G were found as 1.4 % and 28.7 %, respectively. When compared, hepatitis A seropositivity was significantly higher in children of school age than children under school age. Conclusion: Because hepatitis A seropositivity in children increases significantly with school age, vaccination should be recommended before school age.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Ağır Preeklamptik Gebelerin İmmünolojik Yönden Değerlendirilmesi
Hüseyin Görkemli, Havvana Albeni, Çetin Çelik, Ali Acar, Cemalettin Akyürek
Araştırma makalesi
Özeti
Ağır Preeklamptik Gebelerin İmmünolojik Yönden Değerlendirilmesi
ImmunologIc EvaluatIon Of Severe PreeclamptIc PregnancIes.
Mart 1998 ile Kasım 1998 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakütesi Kadın Hastalıkları ve Doğum kliniğine başvuran 20 kontrol ve 20 ağır preeklamptik olmak üzere toplam 40 hastanın immünolojik yönden değerlendirilebilmesi için total IgG. IgM, ASO, CHP, C3c ve RF değerlerine bakıldı. Postpartum 15 günden sonra aynı değerlere tekrar bakıldı. Kontrol grubu normal doğum için gelmiş miadındaki sağlıklı gebelerden oluşturuldu. Sonuçlar karşılaştırıldığında hem kontrol grubu ile prepartum ağır preeklamptik gebeler, hem de prepartum ve postpartum ağır preeklamptik gebeler arasında yukardaki değerler gözönüne alındığında anlamlı bir farklılık bu lunamadı (p>0.05). Bu tür immünolojik bir araştırmanın yapılabilmesi için, ELİZA yöntemi ile parametrelerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Betvveen March 1998 and November 1998; 20 control and 20 severe preeclamptic, totally 40 pregnant women were evaluated in Selçuk University Medical Faculty, Department of Obstetrics and Gyneacology. İn order to find out the immunologic basis of preeclampsia, total IgG, IgM, ASO, CRP, C3c and RF markers were studied. The control group was formed by healthy term pregnant women. No statistical significant difference was found be- tween the groups according to the immunologic markers (p>0.05). ELISA analysis was needed for such an immunologic study to find out the real differences between the groups.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tüberküloz Teşhisinde Yenı Laboratuvar Metodları Ve Elısa Testinin Değeri
Ahmet Saniç, Bülent Baysal, A. Zeki Şengil
Araştırma makalesi
Özeti
Tüberküloz Teşhisinde Yenı Laboratuvar Metodları Ve Elısa Testinin Değeri
The Value Of New Laboratory Methods And Elısa In The DIagnosIs Of TuberculosIs
İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan tüberküloz, teşhis ve tedavi yöntemlerindeki ilerle-melere rağmen 30 milyonluk prevalansı, 10 milyon yeni olgusu ve 3 milyon ölüm insidansıyla bütün dünyada, özellikle gelişmekte olan ülkelerin insanlarında önemli bir enfeksiyon hastalığı olarak karşımıza çıkmaktadır. 1960'lı yıllara göre büyük ölçüde azalmasına rağmen ülkemizde de başta gelen sağlık sorunlarından biri tüberkülozdur.
Tuberculosis, which has a history as old as human history, appears as an important infectious disease especially in the people of developing countries with a prevalence of 30 million, 10 million new cases and an incidence of 3 million deaths, despite the advances in diagnosis and treatment methods. Although it has decreased significantly compared to the 1960s, one of the leading health problems in our country is tuberculosis.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Enfeksiyöz Mononükleoz Tanısı Alan Çocuk Hastaların Klinik Ve Laboratuvar Verilerinin Değerlendirilmesi
Hayrettin Temel, Mehmet Gündüz
Araştırma makalesi
Özeti
Enfeksiyöz Mononükleoz Tanısı Alan Çocuk Hastaların Klinik Ve Laboratuvar Verilerinin Değerlendirilmesi
EvaluatIon Of ClInIcal And Laboratory Data Of PedIatrIc PatIents DIagnosed WIth InfectIous MononucleosIs
Amaç: Çocukluk döneminde Epstein-Barr virüsüne (EBV) nedenli enfeksiyöz mononükleoz olguları yüksek sıklıkta görülmektedir. Akut EBV enfeksiyonu belirti ve bulguları farklı klinik tablolarla kendini gösterebilmektedir. Çalışmamızda çocuklar arasında yaş ve yüksek riskli yaş gruplarına göre akut EBV enfeksiyonlarının klinik sunumunun incelenmesi amaçlandı.
Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya 2013-2020 yıllarında üçüncü basamak hastanemize başvuran ve enfeksiyöz mononükleoz tanılı toplam 337 çocuk hasta dahil edildi. EBV VCA IgM ve IgG antikorları ELISA yöntemiyle (quantitative microplate ELISA, Euroimmun®, Almanya) firma önerileri doğrultusunda çalışıldı. Hasta bilgileri ve sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 5.1±3.4 yıl idi. Hastaların %22.8’si 0-2, %43.0’i 3-5, %29.7’si 6-12, %4.5’i ise 12 yaş ve üzeri gruptaydı. Akut EBV enfeksiyonu tanısı konulan çocuklarda en sık görülen belirti veya bulgular lenfadenopati (%59.6), lenfositoz (%45.1), ateş (%40.9), boğazda şişlik (%39.2) ve farenjit (%30.0) idi. Ateş şikayeti, 3-5 yaş arasında diğer yaş gruplarına göre anlamlı yüksekti (p=0.003). Olguların mevsimsel dağılımı benzerdi. Olguların yıllara göre artış içinde olduğu, en çok olgunun 2019 yılında görüldüğü (%23.4) belirlendi. Şikayetlerin başlamasından hastaneye başvuru yapılana kadar geçen sürenin yaş grupları ile doğru orantılı olarak arttığı görüldü.
Sonuç: Çalışmamızda akut EBV enfeksiyonunda çocukluk dönemi yaş grupları arasında belirti ve bulgular açısından farklılık olmadığı, yıllara göre olgu sayılarının hafif bir artış içinde olduğu, özellikle lenfadenopati, splenomegali ve hepatomegali görülen çocuklarda EBV enfeksiyonundan şüphe etmek gerektiği sonucna varıldı.
Aim: In childhood, infectious mononucleosis cases caused by Epstein-Barr virus (EBV) are seen with high frequency. The signs and symptoms of acute EBV infection can manifest with different clinical pictures. Care should be taken in differential diagnosis for correct treatment. In our study, it was aimed to examine the clinical presentation of acute EBV infections by age and high-risk age groups among children.
Patients and Methods: A total of 337 pediatric patients with infectious mononucleosis who applied to our tertiary hospital in 2013-2020 were included in the study. EBV VCA IgM and IgG antibodies were studied by ELISA method (quantitative microplate ELISA, Euroimmun®, Germany) in accordance with company recommendations. Patient information and results were evaluated retrospectively.
Results: The mean age of the patients was 5.1 ± 3.4 years. 22.8% of the patients were in the group of 0-2, 43.0% of them were 3-5, 29.7% of them were 6-12, and 4.5% of them were 12 years old and above. The most common signs or symptoms in children diagnosed with acute EBV infection were lymphadenopathy (59.6%), lymphocytosis (45.1%), fever (40.9%), swelling in the throat (39.2%) and pharyngitis (30.0%). Fever complaints were significantly higher between the ages of 3-5 compared to other age groups. The seasonal distribution of the cases was similar. It was determined that the cases increased over the years and the most cases were seen in 2019 (23.4%). It was observed that the time between the start of complaints and the application to the hospital increased directly proportional to age groups.
Conclusion: In our study, it was concluded that there was no difference in acute EBV infection in childhood age groups in terms of signs and symptoms, and the number of cases increased slightly over the years, especially in children with lymphadenopathy, splenomegaly and hepatomegaly.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Çeşıtlı Solid Tümörlü Hastalarda Antı-Hcv Pozitifliği
A. Zeki Şengil, Mahmut Baykan, Ayşen Karabayraktar, Mehmet Çerçi, Bülent Baysal, Ali Koşar
Araştırma makalesi
Özeti
Çeşıtlı Solid Tümörlü Hastalarda Antı-Hcv Pozitifliği
The AntI-Hcv SeroposItIvIty In PatIents WIth DIfferent SolId Tumors
Bu çalışmada yeni tanı konmuş, daha önce kan trasfüzyonu ve herhangi bi cerrahi müdahale öyküsü vermeyen, karaciğer dışı solid tümörlü 46 hastanın serumundan anti-HCV pozitifliği II. kuşak ELISA yöntemi ile değerlendirildi. Hastaların 147i akciğer kanseri (Ca) 7'si lenfoma, 57 meme Ca, hipernef-roma ve 15'i diğer tümörlere sahipti. Toplam hasta-ların 5'inde (%10.8) anti-HCV pozitif bulunduğu; bunların 4'ü akciğer Ca'll, 17 beyin tümörlü hasta-lardan (113) idi. Hastaların hepsinin ALT seviyeleri normal; serum demiri ve demir bağlama kapasiteleri ile %73.9'unda hemoglobin ve hematokrit seviyeleri azalmış bulundu. Ayrıca hastaların 3'ünde (%6.5) HBsAg, 21'inde (%45.6) anti-HBc pozitif bulundu. Sonuç olarak; tesbit edilen anti-HBc pozitifliği Hep-atitis B virüs (HVB)'ün infeksiyonunu gösterirken, benzer buluşma yoluna sahip Hepatitis C virüsü (HCV) infeksiyonu da olasıdır. Kronik infeksiyon yapma niteliği taşıyan HCV'nin bir bulgusu olan anti-HCV pozitifliğinin immün sistemi bozulmuş olan kanser hastalarında normal populasyondan daha fazla görülmesi beklenir. Ancak ilginç olan 5 anti-HCV pozitifliğin 4'ünün akciğer Ca'lı hastalarda tespit edilmesidir.
Tumors In This study, anti-HCV seropozitivity was inves-tigated in 46 new diagnosed patients with different solid tumors without hepatocelluler carcinoma, which they have not received any transfusion or sur-gical operation. The positivity was evaluated using by second generation ELISA system. Patients are consist of 14 lung cancer (Ca), 7 lymphoma, 5 breast Ca, 5 hipernephroma and 15 other tumors. Anti-HCV positivity was in 5 (10.8%) of 46 pa-tients, and 4 of this positive patients were with lung Ca (4114,28.5%), and 1 was with brain Ca (113). ALT levels were normal, serum iron and iron-binding capacily were decrased in all patients, hae-moglobin and haemotocrit were also decreased in 73.9% of patients. In addition, 3 patients (6.5%) HBsAg, 21 patients (45.6%) anti HBc were found to be positive. As a result, the high positivity of anti-HBc while the HBsAg was low positive showed that there was IIBV infection, and the HCV infecton was alsa expected with the same transmission ways. Anti-HCV positivity as a marker of HCV infection-which can produce the chronic carrier state is more expected in cancer patients. They have allected immun status than normal population, but 4 of 5 posi-tivity was in Lung Ca patients is of great interest.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi Ve Hemodiyaliz Hastalarında Helicobacter Pylori Antikor Pozitiflik Oranı
Lütfullah Altıntepe, Zeki Tombul, Süleyman Türk, İbrahim Güney, Abdullah Sadık Girişgin, Emine İnci Tuncer, Mehdi Yeksan
Araştırma makalesi
Özeti
Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi Ve Hemodiyaliz Hastalarında Helicobacter Pylori Antikor Pozitiflik Oranı
The Prevalence Of HelIcobacter PylorI-AntIbody In HemodIalysIs And Capd PatIents
Bu çalışmada hemodiyalize (HD) girmekte olan 83 hasta ile sürekli ayaktan periton diyalizi (SAPD) uygulanan 30 hastada Hp-lgG antikor pozitiflik oranı araştırıldı ve 45 sağlıklı kontrol ile karşılaştırıldı. Helicobacter pyloriye (Hp) karşı oluşan IgG antikorlarının tayininde enzim immunoassay ELİSA metodu kullanıldı. HD ve SAPD hastalarının yaş ortalaması sırasıyla, 46.2+17.4 ve 44.6+15.7 yıl ile diyaliz süresi sırasıyla, 35.4+ 36.9 ay ve 20.2+18 ay idi. Kontrol grubunun yaş ortalaması 49.4+15.3 (18-80) yıl idi. HD hastalarının 36’sında (%43.4), SAPD hastalarının 9’unda (%30) ve sağlıklı kontrollerin 19’unda (%42.2) Hp IgG antikoru pozitif idi. Hemodiyaliz ve SAPD hasta larında Hp-lgG antikor pozitifliği sağlıklı kontrollerden farklı değildi. Her iki grupta da Hp-lgG antikor pozitifliği ile yaş, cinsiyet, diyaliz süresi ve dispeptik yakınmalar arasında ilişki saptanmadı. Sadece Hp antikor pozitifliğine bakarak karar verilmemesi, olguların endoskopik ve histopatolojik olarak da değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldı.
İn this study, the prevalence of H.pylori-lgG antibody was investigated in 83 hemodialysis (HD) and 30 CAPD patients and compared with those of 45 healthy control group. İn determination of IgG antibody against H.pylori enzyme immunoassay ELİSA method was used. Mean ages were 46.2+17.4 and 44.6+15.7 years and dialysis durations were 35.4+ 36.9 months and 20.2+18 months in HD and CAPD patients respectively. Age of control group was 49.4+15.3 (18-80) years. H. Pylori-antibody was positive in 36 HD patients (43.4 %), in 9 CAPD patients (30 %) and in 19 healthy Controls (42.2 %). Hp-lgG antibody positivity in HD and CAPD patients was not statistically different from control subjects. İn conclusion, there is no assosiation between Hp-lgG antibody posi tivity and age, sex, dyspeptic symptoms two groups. İn this patients Hp IgG positivity should not be evaluated with- out endoscopic and.histopathologic findings.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Konya Ve Çevresınde Primer İnfertil Kadınlarda Antichlamydial Igg Antikoru Prevalansının Elısa Yöntemı İle Tespıtı
Mahmut Baykan, Bülent Baysal, Cemalettin Akyürek, Metin Çapar
Araştırma makalesi
Özeti
Konya Ve Çevresınde Primer İnfertil Kadınlarda Antichlamydial Igg Antikoru Prevalansının Elısa Yöntemı İle Tespıtı
DelectIon Of AntIchlatnydIal AntIbody Prevalence By ElIsa In PrImary InferIIle Women Around Konya
Kadınlarda infertiliteye neden olan genital enfeksiyonların etyolojisinde Chlamydia trachomatis önemli bir yer işgal etmektedir. Bu etken patojene karşı serumda oluşan IgG aniikorunun hızlı ve güvenilir bir şekilde tesbiti amacı ile 42 infertil ve 42 yeni doğum yapmış toplam 84 kadının sorum-ları ELISA yöntemi ile çalışıldı. S.Ü. Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Kln. Mikrobiyoloji rutin laboratuvartılda yapılan bu araştırnuıdaki kadınların yaş ortalaması 30 idi. Antichlarnydial IgG antikoru kontrol grubunda negatif, hasta grubunda %12 oranında (5142) pozitif bulundu. Çalışmada kullanılan ELISA yönteminin spesifite ve sensitivite açısından güvenilir olduğu gözlend
Detection of antihlarnydial IgG antibody prevalance by ELISA in pritnary enfertile women who dwell in Konya Chlamydia trachomatis plays in important role as an etiologic agent ,of genital tract infections causing infertility in women. In order to detect 1gG antibodies against this pathogenis agent rapidly, sera of 84 women of whom 42 were infertile and 42 had normal delivery were assayed by ELISA. Mean age of women involved in (his study performed in routin laboratory of Microbiology and Clinic Microbiology Departmant of Selcuk Univercity Medical School was 30. Antichlamydial IgG antibodies found to be negative in control group and positive in 12% of patients (5 of 42). We observed that ELISA had both reliable sensitivity and specifity in this study.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
İlk Doğumlarını Yapan Anne Ve Bebeklerinde Kızamıkçık Igm Ve Igg Antikorlarının Araştırılması Ve Aşı Sorunu
Bülent Baysal, Emine İnci Tuncer, Halil Özerol, Ahmet Saniç
Araştırma makalesi
Özeti
İlk Doğumlarını Yapan Anne Ve Bebeklerinde Kızamıkçık Igm Ve Igg Antikorlarının Araştırılması Ve Aşı Sorunu
Search Of Rubella AntIbodIes Of Igm And Igg Type In PrItnIpars And TheIr BabIes And VaccInatIon Problem
Özellikle kırsal kesimdeki hamile kadınların kızamıkcığa duyarlılıklarını saptamak ve doğum yapan anne ve bebekte akut bir rubella infeksiyonunu tespit etmek amacıyla ilk doğumunu yapan 106 anne ve 106 bebeğin doğumu takiben hemen alınan kanlarında kızamıkcık IgM ve IgB antikorları araştırıldı. Önemli bir halk sağlığı sorunu olan kızamıkcık ve aşıları son bilgiler ışığında tartışıldı.
In order to detect the sensitivity of pregnant women to Rubella especially in rural areas, and to determine rubella infection in these mother and their babies we searched Rubella antibodies of IgM and IgG type in sera of 106 primipars and iheir newborne soon after delivery_ In view of current knowledge, we discussed Rubella infection that is a problem of public healıh.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta