Köpek Portal Ven Üzerine Prazosin, Yohimbin Ve Hidralazin'in Gevşetici Etkileri.
Laika Karabulut, Ekrem Çiçek, Ahmet Kaya, Ergin Şingirik
Araştırma makalesi
Özeti
Köpek Portal Ven Üzerine Prazosin, Yohimbin Ve Hidralazin'in Gevşetici Etkileri.
The Relaxant Effect Of PrazosIn, YohImbIne And HydralazIne In Isolated CanIne Portal VeIn
Köpek vena portasında yapılan bu in vitro çalışmada kasıcı ajan olarak fenilefrin, klonidin ve potasyum klortir (KCL) kullanılmış, belirtilen ilâçlara bağlı kasılmaları inhibe etmek amacıyla da prazosin, yohimbin ve hidralizin denenmiştir. Kümülatif konsantrasyonlarda uygulanan fenilefrin ve klonidin doza bağımlı kasılma oluşturmuş ve bu cevaplar prazosin (10-6M) ve yohimbin (10-8M, 10-6M) tarafından nonkompetitif olarak inhibe edilmiştir. KC1(80 mM) topik ve fazik bir kasılmaya neden olmuş, bu cevab ktimtllatif konsantrasyonda verilen hidralazin ile azaltılmıştır. Bulgular, vena porta vazokonstrUksiyonunu ortadan kaldırmak amacıyla alfa1 ve alfa2 - adrenerjik reseptör antagonistleri ve direkt etkili vazodilatör ilaçların kullanılabileceğini ortaya koymaktadır.
Phenylephrine, clonidine and potassium chloride (KCL) were used as contractive agents in this in vitro study conducted in the canine vena portal, and prazosin, yohimbine and hydralizine were tested to inhibit the contractions due to the specified drugs. Phenylephrine and clonidine administered in cumulative concentrations produced dose-dependent contractions and these responses were inhibited noncompetitively by prazosin (10-6M) and yohimbine (10-8M, 10-6M). KC1 (80 mM) caused a topical and phasic contraction, this response was reduced by hydralazine given at ktimllative concentration. The findings suggest that alpha1 and alpha2 - adrenergic receptor antagonists and direct acting vasodilator drugs can be used to eliminate vena porta vasoconstriction.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Heparin’in İn Vitro Ortamda Damar Düz Kas Hücre Mitozuna İnhibitör Etkisi
Berrin Okka, Tahsin Murad Aktan, Kadir İdin, Selçuk Duman
Araştırma makalesi
Özeti
Heparin’in İn Vitro Ortamda Damar Düz Kas Hücre Mitozuna İnhibitör Etkisi
The InhIbItory Effect Of HeparIne On MItosIs Of In VItro Smooth Muscle Cell
Amaç: Heparin bazı klinik durumlarda kullanılmaktadır. Heparin’in in vitro ortamda damar düz kas mitozuna etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Hücre kültür laboratuarında tavşan femoral arterinden hazırlanan damar düz kaslarının cryobank’ından (4.pasaj) çözülen hücreler kültüre alındı. 5. pasajda heparin ve sham grubu olmak üzere 4 gün uygulandı ve süre sonunda toplam hücre sayıları belirlendi. İstatistiksel karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Kontrol (G1) ve heparin uygulanan (G2) düz kas hücrelerinin 5. pasaj sonunda elde edilen hücre sayılarında heparinin hücre mitozu üzerinde istatistiksel olarak anlamlı (p<0,05) inhibitör etkiye neden olduğu görüldü. Sonuç: Heparin damar düz kas hücrelerinde mitozu inhibe etmektedir.
Aim: Heparine is used during some clinical situations. We aimed to reveal heparin’s effect on vessel smooth muscle mitosis under in vitro conditions. Material and Method: Smooth muscle cells were obtained from the 4th passage of cryostored cell suspension prepared from rabbit femoral artery in cell culture laboratory. The 5th passage was studied as control and study group for four days by adding heparine to the medium. Final cell number was calculated and statistical comparison was done. Results: In the 5th passage smooth muscle cells, of control (G1) and heparin applied (G2) groups, heparin caused a statistically significant (p<0,05) inhibitory effect on cell mitosis. Conclusion: Heparin inhibits mitosis of vascular smooth muscle cells.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tavşan Trakea Düz Kasında Tetrodotoksin, Flekainid Ve Pilsikainidin Pre-Ve Postsinaptik Etkileri
Ayşe Saide Şahin, Hülya Dalgıç, Mehmet Kılıç, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Tavşan Trakea Düz Kasında Tetrodotoksin, Flekainid Ve Pilsikainidin Pre-Ve Postsinaptik Etkileri
Pre- And PostsynaptIc Effects Of TetrodotoxIn FlecaInIde And PIlsIcaInIde In The RabbIt Tracheal Smooth Muscle
vitro şartlarda yapılan bu çalışmada, elekt-riksel alan stimülasyonu (FAS, 40-50 volt, 20 Hz, I ms) veya karbakol (10-6 M) uygulanarak kasılan tavşan trakea düz kasinda sodyum kanal blokörleri tetrodotoksin (TTX, 10-8 - 10H6 M), flekainid (10- - 3x10-4 M) ve pilsikainidin (10-6 - 3x10-4 M) pre- ve postsinaptik etki güçleri karşılaştinlmı,ş ve bu ajan-ların etkilerinde, epitelden sentezlenen nitrik oksid veya siklooksijenaz ürünlerinin rolü araştırılmıştır. EAS de oluşan kasılma cevapları kullanılan sod-yum kanal blokörleri ile konsantrasyona bağımlı tarz-da inhibe edilmiş ve bu ajanların presinaptik inhibitör etki güçleri TTX > flekainid > pilsikainid olarak bu-lunmuştur Bu çalışmada, TTX kullanılan konsantrasyon aralıgında postsinaptik etki göstermemiştir. Buna karşın flekainid ve pilsikainid karbakol ile alınan kasılrna cevaplarını inhibe etmiş ve flekainidin post-sinaptik inhibitör etki gücü pilsikainide nazaran daha yüksek bulunmuştur Postsinaptik gevşetici etkileri yönünden ise flekainid ve pilsikainid arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Dokuların indometasin (10-6 M) veya L-NAME (10-4 M) ile inkübe edilmesi kullanılan sodyum kanal blokörlerinin pre- ve postsinaptik inhibitör veya gevşetici etkilerini değiştirmemiştir. Sonuç olarak izole tavşan trakeasında yapılan bu çalışmada kullanılan sodyum kanal blokörlerinden flekainid ve pilsikainidin hem presinaptik hem de postsinaptik etki ile trakea düz kasında ge vşeme oluşturdukları saptanmış, ayrıca bu ajanların pre- ve postsinaptik etkilerinde siklooksijenaz ürünleri ve nit-rik oksitin rolünün olmadığı ortaya konmuştur.
The aim of this in vitro study was ta investigate the inhibitory and relaxant effects of sodium channel blockers, tetrodotoxin (TTX, 10-8 - 10-6 M), flecainide (10-6 - 3x10-4 M) and pilsicainide (10-6 - 3x104 M), on both electrical field stimulation (EFS)- and car-bachol-induced contractions in the rabbit trachea. In addition, the role of nitric oxide or cyclooxygenase products synthesized from epithelium in the pre- and postsynaptic effects of these agents was in-vestigated. EFS (20 sec at 40-50 V, 20 Hz, 1 msec) pro-duced reproducible contractions in the tracheal strips. Al! of the sodium channel blockers used in-hibited EFS-induced contraction in a concentration-dependent manner. The rank order of potency for in-hibition of EFS-induced response was TTX > fle-cainide > pilsicainide. TTX did not influence the car-bachol-induced contractions. Carbachol-induced contractions of tracheal strips were dose-dependently inhibited by preincubation with the other sodium channel blockers and flecainide was more potent than pilsicainide. However, in tracheal strips precontracted with carbachol, the relaxant effects of sodium channel blockers did not differ from each other. TTX, flecainide and pilsicainide did not alter the baseline tension. Preincubation with in-domethacine or L-NAME altered nen-her the post-juctional inhibitory and relaxant effects of the sodium channel blockers nor their inhibitory effects on EFS-induced contractions. In conclusion, all sodium channel blockers used inhibited EFS-induced contractions of the rabbit trac-hea. Flecainide and pilsicainide inhibited carbachol-induced contractions while TTX did not influence them. Pre- and postsynaptic effects of the sodium channel blockers were not changed by in-domethacine or L-NAME.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Sıçan İzole Gastro-Özofagal Sfinkteri Üzerine Verepamil, Nifedipin Ve Nitrendipin'in Gevşetici Etkileri
Ekrem Çiçek, Ahmet Kaya, Laika Karabulut, Ergin Şingirik, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Sıçan İzole Gastro-Özofagal Sfinkteri Üzerine Verepamil, Nifedipin Ve Nitrendipin'in Gevşetici Etkileri
The Relaxant Effects Of VerapamIl, NIfedIpIne And NItrendIpIne In Isolated Rat Gastro-Oesophageal SphIncter
Rat gastro-özofagal sfinkterinde yapılan bu in vitro çalışmada, karbakol'e bağlı kasılmalar üzerine Ca2+ kanal blokörlerinden verapamil, nifedipin ve nitrendipin'in gevşetici etkileri incelenmiştir. Söz konusu antagonistler ile elde edilen % gevşemeler karşılaştırıldığında, verapamil ve nitrendipin'in aynı oranda gevşeme yaptığı, buna karşın nitrendipin ile elde edilen gevşemenin diğer iki ilaca göre düşük olduğu görülmüştür.
In this in vitro study performed in the rat gastro-esophageal sphincter, the relaxing effects of verapamil, nifedipine and nitrendipine, which are Ca2 + channel blockers, on contractions due to carbachol were investigated. When the% relaxations obtained with the said antagonists were compared, it was seen that verapamil and nitrendipine relaxed at the same rate, whereas the relaxation achieved with nitrendipine was lower than the other two drugs.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
A Grubu Beta Hemolitik Streptokokların Bazı Beta-Laktam Ve Makrolid Grubu Antibiyotiklere Karşı Direnç Durumu*
Emine İnci Tuncer, Ali Sütçü, Asuman Güzelant, Bülent Baysal
Araştırma makalesi
Özeti
A Grubu Beta Hemolitik Streptokokların Bazı Beta-Laktam Ve Makrolid Grubu Antibiyotiklere Karşı Direnç Durumu*
AntIbIotIc ResIstance To Beta-Lactam And MacrolId Group AntIbIotIc DerIvatIves Of Group A Beta He-MolytIc StreptococcI
Boğaz sürüntülerinden izole edilen AGBHS7ara penisilin G (P), amoksisilin + klavulanik asit (AMC), ampisilin + sulbaktam (SAM), sefadroksil (CFR), erit-romisin (E), klaritromisin (CLR) ve azitromisin (AZM)'in etkileri Kirby - Bauer disk difüzyon yöntemi ile test edilmiştir. İn vitro koşullarda 220 şuşta P du-yarlılığı % 100 bulunmuştur Bunun yanında AMC ve SAM direnci % 0 iken, Ele % 6, CLR'e % 7, AZM'e % 8 ve CFFVe % 9 oranlarında direnç saptanmıştır. AGBHS infeksiyonlann tedavisinde, P, AMC ve SAM hata ilk seçenektir.
The effects of penicilin G(F'), amoxicilin + kla-vulanic acid (AMC), + ampicilin + sulbactam (SAM), cefadroxil (CFR), erythromycin (E), clarithromycin (CLR) and azithromycin (AZM) to GABHS isolated from throat smear were analyzed using Kirby-Bauer disk diffusion technique. In-vitro, P sensitivity in 220 strains found in 100%. The resistance were E in 6%, CLR in 7%, AZM in 8%, and CFR in 9% white the re-sistance against AMC and SAM were 0% P, AMC and SAM are stili the first choise for the treatment of GABHS infections.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
İyonik Ve Non-İyonik Kontrast Maddelerın In Vitro Olarak İnsan Eritrositlerinin Morfolojilerine Olan Etkilerinin Faz-Kontrast Mikroskobu İle Değerlendırılmesı
Refik Soylu, Kemal Ödev, Hasan Cüce, Selçuk Duman, Ahmet Salbacak
Araştırma makalesi
Özeti
İyonik Ve Non-İyonik Kontrast Maddelerın In Vitro Olarak İnsan Eritrositlerinin Morfolojilerine Olan Etkilerinin Faz-Kontrast Mikroskobu İle Değerlendırılmesı
The Evaluatıon Of The Effects Of Ionıc And Non-Ionıc Contrast Materıals On The Morphology Of Human Ethrosıdes In Vıtro By Phase-Contrast Mıcroscope
Bu çalışmada, İyonik kontrast madde (UrografinR % 76 - Diatrizoate, Shering A. G) ifp 15 olguda non-iyonik kontrast madde (Ultravist` Iobromid, Shering A. G) intravenöz piyelo-grafik incelemelerde kullanıldı. Bu kontrast maddelerinin insan eritrositlerinin morfolojisi üzerindeki etkileri invitro olarak incelenmiştir. Kırmızı hücreler morfolojik yapılarını izotonik salin içinde muhafaza ederler. Farklı oranlarda iyonik ve noniyonik kontrast madde solüsyonlarında bikonkav disk formlarını kaybettikleri bildirildi. İyonik kontrast ortamının yüzde 90 hacim oranında (kontrast ortamı / kan), kırmızı hücrelerin morfolojik değişiklikleri önemli ölçüde daha yüksek yüzdeyi indükledi. iyonik olmayan bir kontrast madde aynı oran kullanılır Uhen az morfolojik değişiklikler iyonik olmayan kontrast madde 5, 10, 20, 25, yüzde hacim oranı (kontrast ortamı / kan) oluştu. Kırmızı hücre morfolojisinde indüklenen değişiklikler düşük seviyedeydi. Kırmızıda indüklenen değişikliklerin invitro olarak kontrast madde osmolalite uygulamasına bağlı olduğu bildirildi.
In this study, Ionic contrast media (UrografinR % 76 - Diatrizoate, Shering A. G) ifp fifteen cases and non-ionic contrast media (Ultravist` Iobromid, Shering A. G) in fifteen cases were used for intravenous pyelo-graphic examinations. It was examined as invitro the ef-fects of these contrast medias on the huınan eritrocytes morphology. Red cells reserve their morphologic structure in isotonic saline. It was reported that they loose their biconcave disc form in different ratios of ionic and non-ionic contrast medium solutions. In 90 percent volume ratio (contrast medium/blood) of the ionic contrast medium, morphologic changes of the red cells induced significantly higher percentage. Uhen the same ratio of the non-ionic contrast medium is used, the less morphologic changes occured in 5, 10, 20, 25 percent volume ratio (contrast medium/blood) of the non-ionic contrast medium. Induced changes in the red cells morphology were low level. It was reported that the induced changes on the red depend on the contrast media osmolality application as invitro.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Ofloxacın, Amoxıllın 4- Clavulonıc Asıd, Gentamıcın Ve Tetracyclıne'in Tüberküloz Basilleri Üzerıne In Vitro Etkılerı
Bülent Baysal, A. Zeki Şengil, Mahmut Baykan, Ahmet Saniç
Araştırma makalesi
Özeti
Ofloxacın, Amoxıllın 4- Clavulonıc Asıd, Gentamıcın Ve Tetracyclıne'in Tüberküloz Basilleri Üzerıne In Vitro Etkılerı
In VItro Effect Of OfloxacIn, ArnoxIllIn + ClavıtIonIc AcIde, GentaınIcIn And TetracyclIne On MetuberculosIs
Selçuk üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Tuberküloz Laboratuvarzina başvuran hastalardan izole edilen 80 adet tuberküloz basilinin ofloxa-. cin, amoxcillin + clavulonic asid (AC), gentarnicin ve tetracycline'e duyarlılıkları in vitro olarak çalıştImıştır. Ayrica, bulgular antitüberküloz ilaçların etkileri ile karştlaştırılmıştır. Basiller antibiyo-tiklerin standart MIC'deki dozları içinde yalnızca ofloxacinğe duyarlı bulunmuştur (%100). AC, gen-,tarnicin ve tetracycline'e yüksek direnç görültnüş; diğer bütün ilaçlara hassas olan s9larin bunlara da hassas olduğu gözlenmiştir.
In vitro antituberculous activity of ofloxacin, amoxycillin plus clavulonic acid (AC), gentamycin and tetracycline was determined using mycobacterium tuberculozis isolated from 80 patients who were accepted to the University Hospital. The study was carried ot in the tuberculous Laboratory of Microbiology and Clinical Microbiology Department, The School of Medicine, Selçuk University, Konya. Additionaly, the sensitivity of the strains obtained from patients were also studied and determined with other antituberculous drugs. Antituberculous activity of oflaxacin was found to be 100% according to the standart MIC values and the other antibotic have shown varying degree of antituberculous activities. Higher resistances of strains were found for AC, gentamycin and tetracycline. Interestingly, the strains that are sensitive to AC, gentamycin and tetracycline are found to be sensitive to the antituberculous drugs.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Dısulfıram'ın (tetraethylthıuram Dısulfıt) Staphylococcus Aureusılar Uzerıne In-Vıtro Etkısı
Naci Kemal Kırca, Bülent Baysal, Fatma Keklikoğlu
Araştırma makalesi
Özeti
Dısulfıram'ın (tetraethylthıuram Dısulfıt) Staphylococcus Aureusılar Uzerıne In-Vıtro Etkısı
The InhIbItory Effect Of DIsuIfIram On The In VItro Growth Of Staph. Aureus StraIns
Bazi antihiyotiklerin disulfiram benzeri etki gijs-terdigi hilinmektedir. Bu calipnada disulfiramin an-tibiyotik benzeri etkisinin olup olmadigi araq-tirilmivir. 40 Staphylococcus aureus sup iizerinde caliplmq 30 (% 75) siic disulfirama in-vitro duyarli buluntnuour.
Several antibiotics have been reported to have disulfiram-like effects_ In this study we evaluated disulfiram for its antibiotic-like effects. For this pur-pose, we studied several Staph. aureus strains in dis-ulfiram containing discs. Interestingly, we observed that 30 (75 %) of Staph. aureus strains in this study were sensitive to the antibiotic-like effect of disulfiram in vitro.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hıv Pozitif Bireylerden İzole Edilen Candida Albicans
suşlarının İn Vitro Hemolitik Aktivitesi
Emel Uzunoğlu Karagöz, İştar Dolapçı, Esra Koyuncu, Alper Tekeli
Araştırma makalesi
Özeti
Hıv Pozitif Bireylerden İzole Edilen Candida Albicans
suşlarının İn Vitro Hemolitik Aktivitesi
In VItro HaemolytIc ActIvItIes Of CandIda AlbIcans StraIns Isolated
from HIv PosItIve Subjects
Bu çalışmada, Human Immunodeficiency Virus pozitif ve sağlıklı
bireylerin oral kavitelerinden izole edilen Candida albicans suşlarının
in vitro hemolitik aktiveleri araştırılmıştır. Çalışmamızda 52 Human
Immunodeficiency Virus pozitif birey ve 22 sağlıklı gönüllünün ağız
çalkantı suyundan; 2003 yılında izole edilen ve Ankara Üniversitesi
Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Mikoloji Laboratuvarı
kültür koleksiyonunda saklanan C. albicans suşları kullanılmıştır.
Hemolitik aktivite kanlı agar plak metodu kullanılarak gösterilmiştir.
Plaklar 370C’da % 5 CO2’li ortamda 24 ve 48 saat inkübe edilmiş;
hemolitik indeks (Hz), koloni çapının beta hemoliz zon çapına
oranı olarak değerlendirilmiştir. Beta ve alfa hemoliz zonlarının
değerlendirilmesinde kontrol suşu olarak sırasıyla Staphylococcus
aureus ATCC 12228 ve Streptococcus pneumoniae ATCC 6305
suşları, negatif kontrol olarak Candida parapsilosis ATCC 22019
kullanılmıştır. İstatistiksel analiz Mann-Whitney U testi ile yapılmıştır.
HZ değerleri Human Immunodeficiency Virus pozitif grupta 0
ile 2.57, kontrol grubunda ise 0 ile 1.75 arasında saptanmıştır.
Bulgular değerlendirildiğinde her iki gruptan izole edilen C.albicans
izolatlarının hemolitik indeksleri arasında istatistiksel olarak anlamlı
fark bulunamamıştır (p>0.05). Bu durum suşlarımızın kolonizan
izolatlar olmalarıyla açıklanabilir. İn vivo ortamda virülans faktörlerinin
birbirleri ile etkileşim içerisinde oldukları düşünüldüğünde, diğer
virülans özelliklerini de beraberinde araştıran ve virülans genlerinin
ekspresyonlarına bakan çalışmalar ön plana çıkacaktır.
In this study, in vitro haemolytic activities of oral Candida albicans
isolates from Human Immunodeficiency Virus infected subjects and
healthy controls were studied. In our study 52 C.albicans strains
isolated from Human Immunodeficiency Virus positive subjects’
and 22 C.albicans strains isolated from healthy controls’ oral rinse
samples in 2003 which were stored in Ankara University School of
Medicine, Medical Microbiology Department Mycology Laboratory,
were investigated. Haemolytic activity was determined by using the
blood agar plate assay method. Plates were incubated at 37oC in
5% CO2 for 24 and 48 h. Haemolytic index (Hz) were calculated as
the ratio of the colony diameter to the beta hemolysis zone diameter.
Staphylococcus aureus ATCC 12228 and Streptococcus pneumoniae
ATCC 6305 were used to evaluate the alpha and beta haemolysis
zones, Candida parapsilosis ATCC 22019 was used as negative
control. Statistical analysis was performed with Mann-Whitney U test.
The Hz values ranged from 0 ile 2.57 for the Human Immunodeficiency
Virus positive group and from 0 ile 1.75 for the controls. There were
no statistical difference found between the groups (p>0.05). Because
our isolates are colonizing these results can be expected. When the
interactions between the virulence factors in invivo environment is
taken into consideration, studies investigating the other virulance
factors influencing the pathogenesis of the fungus and the expression
of the virulance genes are needed.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Asetılkolın Ile Kasılan Role Kobay Ve Tan/san Mıde Fundusunda Pınaverıum'un Etkısı Ve Bunun Kalsıyum Ile Ilıskısı
Ekrem Çiçek, H. İbrahim Karabacak, Esra Kısmet Atalık
Araştırma makalesi
Özeti
Asetılkolın Ile Kasılan Role Kobay Ve Tan/san Mıde Fundusunda Pınaverıum'un Etkısı Ve Bunun Kalsıyum Ile Ilıskısı
The Effect Of PInaverIum On Isolated GuInea-PIg And RabbIt Stomach Fundus Contracted WIth AcetylcholIne And Its RelatIon WIth CalcIum
Izole kobay ye Cav an mile fundusunda yaptlan bu in vitro calqmada, kalsiyumsuz ortamda 10-4 M asetilkohn (ACh) ile kasilan dokular fizerine konsantrasyonda uygulanan kalsiyumla (10-4 -10-2 M) elde edilen cevaplara pinaveriumun etkisi 077 mM Na2 EDTA iceren Ca+2 'suz ortamda 10-4 M ACh ile elde edilen cevaplar, kiimillatif kan-santrasyanda Ca+2 ilavesiyle doza bagunli bir anlamh olarak arm. Ortamda pinaverium (10-5 M) varliginda her iki dokuda da maksimum cevap anlamh olarak azaldt. Kobay mide fundusunda pi-naveriuma bagli inhibisyonun taq.an mide fun-dusuna gore anlamli olarak yiiksek ()Mugu goriildii (P<(L05)_ Elde edilen bulgular, pinaveriumun muhtemelen her iki dokuda da ekstraseliller Ca+2 giri ini inhibe edebilecet ini gostermektedir.
In this in vitro study, by using Ca-I-2 -free me-dium, the effect of pinaverium on acetylcholine (ACh) responses induced by cumulative addition. of Ca+2 (10-4 - 10-2 M) was investigated in isolated gu-inea pig and rabbit stomach fimdus. The responses induced with 104 M ACh, Ca+2 -free medium containing 0.77 mM Na7 EDTA, sho-wed a dose-dependent and significant increase by addition of cumulative concentration of Cal-2 . In the presence of pinaverium (10-5M), the maximum response decreased significantly in both pre-parations. It was showed that the inhibition induced by pinaverium was higher in guinea-pig stomach fundus than in rabbit stomach ftmdus (P<0.05). The results suggest that extracellular Ca+2 - int-lux can be inhibited by pinaverium in both pre-parations.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Düşük Frekanslı Elektromanyetik Alanın Tedavide
kullanımı
Can Demirel, Hafiza Gözen
Derleme
Özeti
Düşük Frekanslı Elektromanyetik Alanın Tedavide
kullanımı
TherapeutIc Uses Of Low Frequency ElectromagnetIc FIelds
Birçok hastalık veya komplikasyonunun tedavisinde kullanılan
statik veya pulslu elektromanyetik alanların etkileriyle ilgili net
deliller yakın zamana kadar elde edilememiştir. Tıp alanında
kullanılan terapatik manyetik alan uygulamalarında değişik teknik
ve modaliteler üzerinde anlaşma ve standart protokoller yoktur.
Yüksek frekanslarda ısı etkisi ön plana çıkar ve manyetik alan
etkisi baskılanır. Bu nedenle özellikle düşük frekanslı ve pulslu
elektromanyetik alanın birçok hastalık ve hastalık modelinde etkin
olduğu veya umut verici etkileri olduğu bildirilmiştir. Literatürde
yüksek frekanslı elektromanyetik alanın sıkça karşımıza çıkan negatif
etkilerine karşılık, bu derlemede düşük frekanslı elektromanyetik
alanın in vitro/in vivo pozitif etkilerinin araştırıldığı çeşitli tedavi
protokolleri ve sonuçları sunulmuştur.
Clear evidence could not be obtained until recently for effects
of static or pulsed electromagnetic fields which are used for the
treatment of several disorders and complications. General consensus
and standardized protocols are lacking for different techniques and
modalities used in applications of therapeutic magnetic fields in
the area of medicine. At high frequencies, heating effect becomes
dominant and the effect of magnetic field is suppressed. Thus,
particularly low-frequency pulsed electromagnetic fields has been
reported to be effective with promising results in a number of
diseases and disease models.In thecurrent compilation, in vitro / in
vivo various treatment protocols for investigating positive effects of
low frequency electromagnetic field and their results are presented,
contrasting negative effects of high frequency electromagnetic field
often reported in literature.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Hidrojen Peroksidin Dana Koroner Arter Düz Kasında Gevşetici Etki Mekanizmaları
Hasan B. Ulusoy, Ayşe Saide Şahin, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Hidrojen Peroksidin Dana Koroner Arter Düz Kasında Gevşetici Etki Mekanizmaları
MechanIsms Of RelaxIng Effect Of Hydrogen PeroxIde On BovIne Coronary Artery
Bu in vitro çalışmada, reaktif oksijen türlerinden H2 O2 ’nin dana koroner arterindeki etkileri ve bu etkilerde K+ kanal ları ile siklooksijenaz, nitrik oksid sentaz ve Na+/K+ -ATPaz enzimlerinin rolleri araştırılmıştır. Arterlerden elde edilen şeritler %95 O2 -%5 CO2 karışımı ile gazlandırılan, 37 °C’de Krebs-Henseleit solüsyonu içeren, 25 mİ hac mindeki organ banyosu içine alındı. Endotelli ve endotelsiz dokularda H2 O2 ’nin bazal tonus üzerine etkisi araştırıldı. Çalışmanın diğer bir bölümünde dokular U46619 (3x10-7M) ile kasıldı ve banyolara kümülatif tarzda H2 O2 (1C7 - 10-2 M) ilave edildi. Bu prosedür H2 O2 ilavesinden önce apamin (10'6M), karibdotoksin (10-7M), TEA (10~4M), glibenklamid (10~6M), indometazin (10~5M), L-NAME (10-4M) ve uvabain (10~5M) ile inkübe edilen doku larda tekrarlandı. Her bir gruba bu ajanlardan yalnız biri uygulandı. H2 O2 endotelli ve endotelsiz dokuların bazal tonusunu değiştirmedi. U46619 ile kasılan dokularda ise doza bağımlı tarzda gevşeme cevapları oluşturdu. Endotel tabakası sağlam olan ve apamin, karibdotoksin ve TEA ile inkübe edilen dokularda H2 O2 için hesaplanan Emax v e P^50 değerleri ile endotelsiz (kontrol) dokulardan alınan değerler arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Glibenklamid, indometazin, L-NAME ve uvabain ile inkübe edilen dokulardaki değerler ise endotelsiz dokulardan alınan değerlere göre anlamlı olarak farklı idi. Bu sonuçlar H2 O2 ’nin dana koroner arter düz kasında oluşturduğu gevşeme cevaplarında KATP tipi K+ kanalları ile siklooksijenaz, nitrik oksid sentaz ve Na+/K+-ATPaz enzimlerinin aktivasyonunun rol oynadığını göstermektedir.
İn this in vitro study, the effects of H2 O2 on bovine coronary artery and roles of K+ channels and cyclooxygenase, nitric oxide synthase and Na+/K+-ATPase enzymes for these effects were investigated. Strips from arteries were mounted in 25 mİ organ baths containing Krebs-Henseleit Solution at 37 °C aerated with %95 O2 and %5 CO2 . Effects of H2 O2 on basal tone of tissues with and without endothelium were investigated. İn the second part of study, tissues were contracted with U46619 (3x10~7 M) and H2 O2 (1Cr7-1(T2M) was added to the organ baths, cumulatively. This procedure was repeated on tissues incubated with apamin (10~6M), charybdotoxin (10-7M), tetraethylammonium (TEA, 1Ch4M), glibenclamide (10-6M), indomethacin (10~5M), NG-nitro-L-arginine methyl ester (L-NAME, 10~4M) and ouabaine (10~5 M). Each group of tissue was incubated with only one of these agents. H2 O2 did not affect basal tone of tissues with and without endothelium but relaxed tissues contracted with U46619in con- centration dependent manner. İn tissues with endothelium and in tissues incubated with apamine, charybdotoxine and tetraethylammonium, Emax values and plC50 values of H2 O2 were not different significantly from values obtained from tissues vvithout endothelium (control tissues). However values obtained from tissues incubated with glibenclamide, indomethacin, L-NAME and ouabaine were different significantly from values obtained from tissues without endothelium.These results indicate that ATP-sensitive potassium channels and cyclooxygenase, nitric oxide synthase and Na+/K+-ATPase enzymes play role in the relaxant effects of H2 O2 on bovine coronary artery smooth muscle.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Anestezi Ve İmmun Sistem
Mustafa Altındiş, Selmin Ökesli
Araştırma makalesi
Özeti
Anestezi Ve İmmun Sistem
AnesthesIa And The Immune System
Gerek anestezi gerekse cerrahi girişimin sa-vunma sistemi üzerine olan etkisi, günümüzde hasta ve anestezistler açısından önem kazanmıştır. Ame-liyat sonrası hastalarda görülen immun değişikliklerin çoğu, ya anestezik ajanların direkt et-kisi ile ya da bu ilaçların cerrahi travma ve endokrin cevaba katkıda bulunması sonucu ortaya çıkmaktadır. Cerrahinin etkisi, operasyonun boyutu ve bireyin stres cevabına göre değişirken; anes-tezinin etkisi, stres cevabın kırılma düzeyi, bireyin immun durumu, anestezik ajanla karşılaşma süresi, kullanılan preparatin kimyasal yapısı ve anestezi yöntemine göre değişebilmektedir (1,2,3). Yapılan birçok çalışmada postoperatif dönemde görülen immünodepresyondan cerrahi kaynaklı stresin so-rumlu olabileceği öne sürülmüş olmasına karşın, bazı invitro çalışmalarda anestezik ajanların da et-kisi olduğu gözlenmiştir. Yapılan in vivo çalışmalarda temel güçlük, anestezik ajana özgül olan etkilçr ile çok sayıda intraoperatif faktörün et-kilerini(cerrahinin tipi-süresi, vücut ısısı, kan ve plazma infüzyonlan, diğer hastalıklar, bazal immünolojik durum, beslenme) ayırmaktır(4,5).
The effects of both anesthesia and surgical intervention on the defense system have gained importance for patients and anesthetists today. Most of the immune changes seen in patients after surgery are caused either by the direct effect of anesthetic agents or as a result of these drugs contributing to surgical trauma and endocrine response. While the effect of surgery varies according to the size of the operation and the individual's stress response; The effect of anesthesia may vary depending on the breakdown level of the stress response, the immune status of the individual, the time of exposure to the anesthetic agent, the chemical structure of the preparation used and the anesthesia method (1,2,3). Although it has been suggested in many studies that surgical stress may be responsible for immunodepression seen in the postoperative period, some in vitro studies have also observed that anesthetic agents have an effect. The main difficulty in in vivo studies is to distinguish the effects specific to the anesthetic agent and the effects of many intraoperative factors (type-duration of surgery, body temperature, blood and plasma infusions, other diseases, basal immunological status, nutrition) (4,5).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
(sulbactam-Ampicillin), (clavulanic Acid-Amoxycillin) Ve Ampicillinpin Xn Vitro Etkinliklerinin Karşılaştırılması
Naci Kemal Kırca, Bülent Baysal, Mahmut Baykan
Araştırma makalesi
Özeti
(sulbactam-Ampicillin), (clavulanic Acid-Amoxycillin) Ve Ampicillinpin Xn Vitro Etkinliklerinin Karşılaştırılması
The ComparIson Of In VItro EjfeclIveness Of (sulbactam-AmpIcIIIIn), (arnoxycIllIn-ClavulanIc AcId) And AmpIcIllIn
Bu çalışmada disk diffüzyon tekniği kullanılarak 120 Staphylococcus aureus suyuna karşı Ampicillin-Sulbactam, Amoxycillin-Clavulanic acid kombinasyonları ile Ampicillin'in etkinliklerini karşılaştırdık. Her iki kombinasyonun da Staph.aureus'a karşı, Ampicillin'in antibakteriyel etkinliğini ve Amoxycillin'in antibakteriyel etkinliğini artırdıklarını gözledik.
in this study, we compared the effectiveness of Sulbactarn-Ampicillin, Clavulanic acid-Amo•ycillin. and Ampicillin against to 120 Staphylococcus aureus strains by tneans of disk diffusiorı technic.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kan Kültürlerinden İzole Edilen Candida Türlerinin Dağılımı Ve Amfoterisin B Ve Flukonazole İn Vitro Duyarlılıkları
Mustafa Altay Atalay, Hafize Sav, Gonca Demir, Ayşe Nedret Koç
Araştırma makalesi
Özeti
Kan Kültürlerinden İzole Edilen Candida Türlerinin Dağılımı Ve Amfoterisin B Ve Flukonazole İn Vitro Duyarlılıkları
DIstrIbutIon Of CandIda SpecIes Isolated From Blood Cultures And InvItro SusceptIbIlItIes To AmphoterIcIn B And Fluconazole
Fungal kan dolaşımı enfeksiyonları, immün yetmezlikli hastalarda mortalite ve morbiditenin önde gelen nedenlerinden birisidir. İnvazif kandidiyazise neden olan türler arasında Candida albicans halen en sık görülen patojen olmakla beraber diğer Candida türlerinin de oranı artmaktadır. Bu çalışmada kan kültürlerinden izole edilen Candida türlerinin tanımlanması ve bunların amfoterisin B ve flukonazole duyarlılıklarının araştırılması amaçlandı. Temmuz 2009–2011 tarihleri arasında 97 hastanın kan kültüründen izole edilen Candida türleri çalışmaya alındı. İzolatların tanımlanmasında, germ tüp testi, mısır unu-Tween 80 agar besiyerindeki morfolojik görünümleri ve API 20C AUX (Biomerieux, Fransa) sistemi kullanıldı. C. albicans en çok (% 68) izole edilen tür olup bunu C. parapsilosis (% 14.5) ve C. glabrata (% 9.3) izledi. Amfoterisin B, flukonazol duyarlılıkları ve Minimum İnhibitör Konsantrasyon (MİK) değerleri E-test ( AB Biodisk, İsveç) yöntemiyle yapıldı. İzole edilen tüm Candida suşları amfoterisin B’ye duyarlı bulundu. Flukonazole dirençli bir ve doza bağlı duyarlı altı C. glabrata suşu dışındaki hiçbir Candida suşunda flukonazole direnç saptanmadı.
Fungal bloodstream infections are a leading cause of morbidity and mortalite in the immunosuppressed patients. While Candida albicans remains the predominant pathogen, the proportion of invasive candidiasis caused by other species of Candida continues to increase. In this study the identification of the Candida species isolated from blood cultures and investigation of their susceptibilities against amphotericin B and fluconazole was aimed. Candida strains isolated from 97 patients blood cultures within the time period of July 2009-2011 were included in the study. Identification of the strains, germ tube test, morphological appearance of corn meal-Tween 80 agar medium and API 20C AUX (Biomeriux, France) were used. The most common Candida form was C. albicans (68 %) followed by C. parapsilosis (14.5 %) and C. glabrata (9.3 %). Amphotericin B, fluconazole susceptibilities and Minimum Inhibitory Concentrations (MIC) values were measured with E-test method. All Candida strains were susceptible to amphotericin B. Except the flukonazole resistant one and dose-dependent susceptible six C.glabrata isolates, non of Candida isolates were resistant to fluconazole.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Ginkgo Biloba Ekstresinin (egb-761) İzole İnsan Umbilikal Arteri Kasılma Yanıtları Üzerine Vasküler Etkileri
Çiğdem Gökbaş, İpek Duman
Araştırma makalesi
Özeti
Ginkgo Biloba Ekstresinin (egb-761) İzole İnsan Umbilikal Arteri Kasılma Yanıtları Üzerine Vasküler Etkileri
Vascular Effects Of GInkgo BIloba Extract (egb-761) On Isolated Human UmbIlIcal Artery ContractIon Responses
Amaç: Ginkgo biloba, geleneksel Çin tıbbında astım, öksürük ve enürezis gibi çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Standardize Ginkgo biloba ekstresi, EGb-761, hayvan çalışmalarında vazodilatasyona neden olan flavonoidler ve terpenoidler içerir. EGb-761'in insandaki umbilikal dolaşım üzerindeki etkileri hakkında çok az bilgi mevcuttur. Bu in vitro çalışma, EGb-761'in izole insan umbilikal arter üzerindeki vasküler etkilerini ve bu etkilerde nitrik oksit (NO) ve prostaglandinlerin rolünü değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Gereçler ve Yöntem: İzole edilmiş insan umbilikal arter şeritleri, Krebs-Henseleit solüsyonu içeren organ banyolarında asılarak, sürekli olarak %95 O2-%5 CO2 ile gazlandırıldı. Dinlenme süresinden sonra uygulanan ajanların oluşturduğu izometrik vazoaktif değişiklikler kaydedildi. Farklı doku gruplarında (n=9) şu deneysel prosedürler yapıldı; 1) Kümülatif uygulanan EGb-761'in (50-500 µg/ml) umbilikal arter şeritlerinin bazal tonusu üzerindeki etkisi. 2) Kümülatif EGb-761'in 10-6 M 5-HT ile arter şeritlerinde oluşturulan kasılma yanıtı üzerindeki gevşetici etkisi. 3) Kümülatif EGb-761'in L-NAME ile inkübasyon sonrası 5-HT ile arter şeritlerinde oluşturulan kasılma yanıtı üzerindeki gevşetici etkisi 4) Kümülatif EGb-761'in indometazin ile inkübasyon sonrası 5-HT ile arter şeritlerinde oluşturulan kasılma yanıtı üzerindeki gevşetici etkisi ve 5) Kümülatif EGb-761'in L-NAME ve indometazin ile inkübasyonu sonrası 5-HT ile arter şeritlerinde oluşturulan kasılma yanıtı üzerindeki gevşetici etkisi. Verilerin istatistiksel analizinde karma etki modelleri kullanıldı. p<0.05 anlamlı olarak kabul edildi.
Bulgular: Kümülatif EGb-761 uygulaması (50-500 µg/ml) arter şeritlerinin bazal tonunu değiştirmedi (p>0.05). Kümülatif EGb-761 (50-500 µg/ml), 5-HT kaynaklı kasılma cevaplarında konsantrasyona bağlı gevşeme oluşturdu (p<0.05). L-NAME, EGb-761'in (50-500 µg/ml) tüm konsantrasyonlarında 5-HT kasılmaları üzerinde oluşturduğu gevşeme yanıtlarını önemli ölçüde azalttı (p<0.05). L-NAME, EGb-761'in düşük konsantrasyonlarında (50-100 µg/ml) oluşturduğu gevşeme yanıtlarını ise tamamen inhibe etti. İndometazin ise bu yanıtları daha yüksek EGb-761 konsantrasyonlarında (200-500 µg/ml) anlamlı şekilde inhibe etti (p<0.05). L-NAME + indometazin, tüm EGb-761 konsantrasyonlarının (50-500 µg/ml) oluşturduğu yanıtlarda anlamlı şekilde inhibisyona neden oldu (p<0.05). Dahası, L-NAME ve indometazinin birlikte uygulanması, bu gevşeme yanıtlarında belirli EGb-761 konsantrasyonlarında tek başına L-NAME ve indometazinden daha güçlü bir inhibisyon ile sonuçlandı.
Sonuç: EGb-761, insan umbilikal arterinin bazal tonusunu etkilememektedir. EGb-761’in 5-HT ile önceden kasılma oluşturulan insan umbilikal arter şeritlerine kümülatif olarak uygulanması anlamlı şekilde konsantrasyona bağlı gevşeme yanıtı oluşturmaktadır. NO ve prostaglandinler, bu vazodilatasyon mekanizmasında EGb-761 konsantrasyonuna bağlı olarak değişen potansiyelde katkıda bulunmaktadır. Ayrıca prostaglandinler bu yanıtlarda NO ile sinerjik etki yaratmaktadır.
Aim: Ginkgo biloba is used in traditional Chinese medicine for the treatment of various illnesses, including asthma, cough, and enuresis. Standardized Ginkgo biloba extract, EGb-761 contains flavonoids and terpenoids, which induce vasorelaxation in animal vessels. Little information is present on the effects of EGb–761 on human umbilical circulation. This in vitro study assesses the vascular effects of EGb-761 on the isolated human umbilical artery and the role of nitric oxide (NO) and prostaglandins in these effects.
Materials and methods: Isolated human umbilical artery strips were suspended in organ baths containing Krebs-Henseleit solution, continuously gassed with 95% O2-5% CO2. After a resting period, the isometric vasoactive changes to the applied agents were recorded. The following experimental procedures were conducted in different groups of strips (n=9); 1) Effect of cumulative EGb-761 (50-500 µg/ml) on the basal tonus of the artery strips. 2) The relaxant effect of cumulative EGb-761 on contraction elicited by 10-6 M 5-HT. 3) Effect of L-NAME incubation on the relaxant effect of cumulative EGb-761 on contraction elicited by 5-HT. 4) Effect of indomethacin incubation on the relaxant effect of cumulative EGb-761 on contraction elicited by 5-HT. 5) Combined effect of L-NAME and indomethacin incubation on the relaxant effect of cumulative EGb-761 on contraction elicited by 5-HT. Mixed effect models were used for Statistical analysis of the data. p<0.05 was considered significant.
Results:
The application of cumulative EGb-761 (50-500 µg/ml) did not alter the basal tone of the artery strips (p>0.05). Cumulative EGb-761 (50-500 µg/ml) generated concentration-dependent relaxation in 5-HT induced contraction (p<0.05). L-NAME significantly reduced the relaxation responses at all concentrations of EGb-761 (50-500 µg/ml) on 5-HT induced contractions (p<0.05). L-NAME completely inhibited relaxation responses of low concentrations (50-100 µg/ml) of EGb-76. Indomethacin significantly inhibited these responses at higher concentrations of EGb-761 (200-500 µg/ml) (p<0.05). L-NAME + indomethacin resulted in significant inhibition of relaxation responses with all concentrations of EGb-761 (50-500 µg/ml) (p<0.05). In addition, the co-administration of L-NAME and indomethacin resulted in a stronger inhibition in these relaxation responses at certain concentrations of EGb-761 than L-NAME and indomethacin alone.
Conclusions: EGb-761 does not affect the basal tone of the human umbilical artery. Cumulative application of EGb-761 in human umbilical artery strips precontracted with 5-HT generates significant concentration-dependent relaxation. NO and prostaglandins are involved in the mechanism of vasodilatation with varying potentials depending on the EGb-761 concentration. Prostaglandins also create synergy with NO in these responses.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Izole Kobay Mıde Fundusunda Karbakol'e Baglı Kasılma Uzerıne Pınaverıum Bromıd, Verapamıl Ye Dıltıazem'ın Inhıbıtor Etkılerı
Ekrem Çiçek, Esra Kısmet Atalık, H. İbrahim Karabacak
Araştırma makalesi
Özeti
Izole Kobay Mıde Fundusunda Karbakol'e Baglı Kasılma Uzerıne Pınaverıum Bromıd, Verapamıl Ye Dıltıazem'ın Inhıbıtor Etkılerı
The InhIbItory Effects Of PtnaverIum BromIde, VerapamIl And DIltIazem On Carbachol Induced ContractIons In Isolated GuInea-PIg Stomach Fundus
izole kohay mide fundusunda ycipilan hu in vitro calimada, pinaverium ve kalsiyum an-tagonistlerinden veraparnil ile diltiazemin karhakole bagli kasilmalar iizerine plan gev4.etici etkileri Haztrlanan mide fundus stripleri icinde Krebs-Henseleit soliisyonu hulunan izole organ hanyosuna alimp. 104 M karhakol ile kasildt. Elde edilen hu kasilmalar iizerine kiimiilatif konsantrasyonda (10-9 -104M) uygulanan antagonistlerin doza hagrmlr bir ekilde gevxmeye neden oldugu goriildii. Elde edilen bulgular, izole kohay mide fun-dusunda kullamlan antagonistlerin, karhakole bagli kasilma cevaplarini anlarnlr olarak inhibe ettigini ye 1050 degerlerine gore gii• siraiamasinin pi-naveriun7=verapamil>diltiazem Rklinde oldugunu gastermektedir (p<0.05).
In this in vitro study, the inhibitory effects of pi-naverium bromide and the calcium antagonists such as veraparnil and diltiazem were investigated on carbachol-induced contractions in isolated guinea-pig stomach fundus. The strips were mounted in organ baths con-taining Krebs-Henseleit solution and contracted with 104 M carbachol. The contractions induced witht carbachol showed a dose-dependent re-laxations by addition of cumulative concentration (10-9-104M) of each antagonist. The results suggest that in isolated guinea-pig stomach frnclus the contractions induced by car-bachol were inhibited by antagonists significantly and the rank order of potencies of these antagonists measured as the IC so was pinaverium=verapamil> diltiazem (P<0.05).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Formol Ve Polivinil Prilidon (pvp)'un Skolosidal Etkısı
Nahit Ökesli, Mehmet Metin Belviranlı, Erşan Aygün, Adnan Kaynak, Mustafa Şahin
Araştırma makalesi
Özeti
Formol Ve Polivinil Prilidon (pvp)'un Skolosidal Etkısı
ScolIcIdal Effects Of Form& And PolyvInyl PyrrolIdone
Hidatik kist hastalığının cerrahi tedavisinde skol-osidal ajan olarak çeşitli maddeler kullanılmaktadır. Bunların etkinlik ve yan etkileri çeşitli araştırmalarda ortaya konmuştur. Biz bu çalışmada formül ile polivinil pirolidon (PVP)Iun in vitro ve in vivo skolosidal etkinliğini karşılaştirdık. Yeni kesilmiş koyun karaciğerinden alınan hidatik kist sıvısında skolekslerin mikroskop altında mobil oldukları ve eozin testi ile tümünün canlı oldukları belirlendi. %10'luk formül ve PVP canlı skoleks içeren kist sıvısı ile %10, 20 ve 50 oranlarında ayrı ayrı karşılaştırıldı. 3, 5 ve 10. dakikalarda skolekslerin mikroskop altında hareketliliği izlendi ve eozin ile canlılık testi yapıldı. n vivo çalışmada ise 10Par ratlık 5 grup oluşturuldu. Canlı skoleks içeren 1 Ini kist sıvısinın intraperitoneal inoküle edildiği kontrol grubunun tatnamında 8 hafta sonra peritoneal kavitede hidatik kist görüldü. Deney gruplarında değişik Oran ve sürelerde formül ve PVP kullanıldı. Sonuçta PVP'nin düşük konsantrasyonlarda bile etkili bir skolosidal ajan olduğunu, formülün ise kulanılışlı olmadığı tespit edildi.
Many scolicidal agents are used in surgical treat-ment of hydatid disease. The efficiency and side ef-fects of these agents are known and in this study we compared scolicidal elliciency of formol and polyvin-yl pyrolidone (PVP) in vivo and in vitro. Ilydatid liquid was obtained from sheep liver and living scolex were observed by eosin test and micro-scopically. 10% formül and PVP mixed with hydatid liquid in 10%, 20% and 50% concentrations. The vi-ability of the scolices were determined by eosin test and microscopically after 3, 5, and 10 minutes. In vivo study, we forrned 5 groups each containing 10 rats. The control group was inoculated with ,1 mi of living hydatid liquid intraperitoneally and hydatid cysts were observed in peritoneal cavity of alt rats after 8 weeks. In the study group formül and PVP were used in dijfererıt concentrations and durations. We concluded that PVP is effective as a scolicidal agent even in low concentrations but formül is not useful.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Üriner Sistem İnfeksiyonlarından İzole Edilen Gram Negatif Bakteriler Ve Değişik Antibiyotiklere Duyarlılıkları
Birol Özkalp, Aydın Topçu
Araştırma makalesi
Özeti
Üriner Sistem İnfeksiyonlarından İzole Edilen Gram Negatif Bakteriler Ve Değişik Antibiyotiklere Duyarlılıkları
The Gram NegatIve BacterIa Those Isolated From UrInary Tract InfectIons And TheIr SusceptIbIlIty To VarIous AntIbIotIcs.
Niğde’de özel bir laboratuvara gelen üriner sistem infekşiyen ön tamlı hastaların orta idrar kültürleri incelendi. İzole edilen 264 Gram negatif bakterinin tanımlanması klasik yöntemlerle yapıldı. Tanımlanan bakterilerin değişik antibiyotiklere duyarlılıkları Kirby-Bauer disk difüzyon metodu ile belirlendi. Kültürlerden en sık E.coli izole edildi. İzole edilen suşlara karşı en etkili antibiyotiklerin netilmisin ve amikasin olduğu saptandı.
The Middle urinary cultures of the people who comes to a Private Labarotory in Niğde with diagnosis of urinary system infections were examined. The 264 gram negative of bacteria were defined with classical methods. The susceptibilityof the bacteria to various antibiotics which were defined are determined with Kirby-Bauer disc-diffusion method. E.coli was the most often isolated bacteria from cultures. İt was found that the most effective antibiotics aganist the isolated strains were netilmycin and amicacin.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Teikoplanin Ve Vankomisinin Metisiline Dirençli Staphylococcus Aureus Suşlarına İn-Vitro Etkinliklerinin Karşılaştırılması
Mahmut Baykan, Mustafa Altındiş, Ali Sütçü, Bülent Baysal
Araştırma makalesi
Özeti
Teikoplanin Ve Vankomisinin Metisiline Dirençli Staphylococcus Aureus Suşlarına İn-Vitro Etkinliklerinin Karşılaştırılması
ComparIson Of InvItro ActIvItIes Of TeIcoplanIn And VancomycIn AgaInst MetycIllIn-ResIstant StaphyloccI
Selçuk Üniversitesi Tıp fakültesi Mikrobiyoloji ıy., Klinik M ikrobiyoloji Anabilim Dalı la-boratu•arına naili inceleme için gönderilen ve degişik örnekler-den ..soyutlanan 620 Staph-ylo•occus aureus (S. aureus) kökeni ile çalışıldı. Çalışılan suşlardan 86"sı (%14.0) Metisiline dirençll S. aureıts(MRSA) olarak tespit edildi. Vankomisinin ıcikoplaninin ise 46 MRSA kökenine invitro et-kinlikleri, Kir by-Bauer disk- diffizyon yöntemi ile çalışıldı. Bunun için vankomisin (30 mcg) ve te-ikoplanin (30 mcg) standart diskleri (Oxoid), kontrol olarak da S_auı-eus ATCC 25923 standart suşu kul-landmişnr_ incelenen 86 MRSA kökende vankomisine hiç direnç saptanmazken, 46 suşta teikoplanine karşı 2 (% 4.34) kökende direnç belirlendi. Sonuçta, MRSA7arda direnç indiksiyonunun vankomisinde; teikoplanine göre daha az olduğu k-anısına varılmıştır.
The studv was performed on 620 Staphyloccus isolated from various clinical specimens sent to Sel-, cuk University, Medical Faculty, Laboratory of-Microbiology and Clinical Microblology De-paı-tment . 86 (14.0 %) of alt microorganisms weı-e detected tü be methicillin-resistant. Activities of van-comycine and teicoplanin against 86 and 46 MRSA microorganisnıs in order were tested by Kirby-Bauer disc dfflısion method. Vancomycine(30 meg) and teicoplanin (30 mcg) standart discs were used and alsa S. aureus (ATCC 25923) standart strains was used as a contı-ol. As a res•lt, 17o resistance against vancomycine in 86 MRSA strains while there were 2 (4.34 %) re-sistant strains against teicoplanin in 46 MRSA mic-roorganisms.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tavşan Trekea Düz Kasında B-Adrenerjik Reseptör Agonistleri Ve Fosfodiesteraz İnhibitörlerinin Gevşetici Etkilerinde K+ -Kanallarının Rolü* *
Ayşe Saide Şahin, Kısmet Esra Atalık, Mehmet Kılıç, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Tavşan Trekea Düz Kasında B-Adrenerjik Reseptör Agonistleri Ve Fosfodiesteraz İnhibitörlerinin Gevşetici Etkilerinde K+ -Kanallarının Rolü* *
The Role Of K+ Channels In B-Adrenoceptor AgonIsts- And PhosphodIesterase InhIbItors- Induced RelaxatIon In The RabbIt Tracheal Smooth Muscle
Tavşan trakea düz kasında yapılan bu in vitro çalışmada izoprenalin, salbutamol, teofilin ve aminofilin ile alınan gevşeme cevapları üzerine K+ kanal blokörleri tetraetilamonyum (TEA) ve glibenklamidin inhibitör etkileri araştırılmıştır. Karbakol ( W 6 M) uygulanarak kasılan dokularda, kümülatif tarzda ilave edilen izoprenalin (10'9 -10~4 M), salbutamol (3x10'7-10'3 M), teofilin (10'9 -1CT4 M) ve aminofilin (10'9 -10'4 M) doza bağımlı tarzda gevşeme cevapları oluşturmuş ve elde edilen % maksimum gevşeme değerleri sırasıyla % 87.83 ± 2.89, % 75.83 ± 2.04, % 73.33 ± 2.55, % 69.83 ± 2.36 olarak bulunmuştur. Belirtilen ajanlara bağlı gevşeme cevaplarının K+ kanal blokörleri TEA ( W 4 M) ve gli- benklamid ( W 3 M) ile anlamlı olarak inhibe edildiği, izoprenalin ve salbutamol cevaplarının inhibisyon oranının daha yüksek olduğu görülmüştür. Kontrol EC5 0 değerleri karşılaştırıldığında gevşetici etki güçlerinin izoprenalin > aminofilin > teofilin > salbutamol şeklinde olduğu saptanmış ve K+ kanal blokörleri bu ajanlar için bulunan doz cevap eğrilerini an lamlı olarak sağa kaydırmıştır. Sonuç olarak izole tavşan trakea düz kasında yapılan bu in vitro çalışmada beta- adrenerjik reseptör agonistleri izoprenalin ve salbutamolun bronkodilatör etkilerinin önemli ölçüde K+ kanallarının ak- tivasyonu ile meydana geldiği, fosfodiesteraz inhibitörü olan teofilin ve aminofilinin bronkodilatör etkilerinde K^ ka nallarının daha az rol oynadığı saptanmıştır.
The aim of this in vitro study was to investigate the inhibitory effects of K+ channel blockers, tetraethylammonium (TEA) and glibenclamide, on the isoprenaline-, salbutamol-, theophylline- and aminophylline- induced relaxation in the rabbit trachea. İn the tracheal strlps pre-contracted with carbachol (W 3 M), isoprenaline (10~9 -10~4 M), salbutamol (3x10 '7-10'3 M), theophylline (10'9 -10~4 M) and aminophylline (10'9 -10~4 M) each produced concentration- dependent relaxation. Mean maximal relaxant responses to isoprenaline, salbutamol, theophylline and aminophylline in the tracheal strips vvere 87.83 ± 2.89 %, 75.83 ± 2.04 %, 73.33 ±2.55% and 69.83 ± 2.36 %, respectively. Relaxant responses of these agents vvere significantly inhibited by K+ channel blockers, TEA (W 4 M) and glibenclamide (W 6 M). The inhibitory ef fects of K+ channel blockers on teophylline- and aminophylllne-induced relaxations vvere lovver than those of isop renaline and salbutamol. The rank order of potency of these compounds was isoprenaline > aminophylline > te ophylline > salbutamol and K+ channel blockers caused a displacement to the right of the dose response curves to these agents. Results indicate that the K^ channels play an important role in the relaxant effects of B-adrenoceptor agonists me an vvhile their role in the teophylline- and aminophylline- induced relaxation is less.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tavşan Aortunda Endotele Bağlı Gevşemede Kalsiyum (ca++) Ve Magnezyum (mg++) İyonlarının Rolü
Kısmet Esra Nurullahoğlu Atalık, Ekrem Çiçek, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Tavşan Aortunda Endotele Bağlı Gevşemede Kalsiyum (ca++) Ve Magnezyum (mg++) İyonlarının Rolü
The Role Of CalcIum (ca++) And MagnesIurn (mg++) Lons On The EndothetIum-Dependent RelaxatIon Of RabbIt Aorta
Tavşan aortunda yapılan bu in vitro çalışmada, endotelli ve endotelsiz dokuda, noradrenalin (NA)'e bağlı kasılmalar üzerine kürnülatif konsantrasyonda uygulanan asetilkolin (ACh) cevaplarının ortamdaki Ca++ ve Mg++ iyonlarına ne ölçüde bağımlı olduğu araştırıldı. Endoteli sağlam dokuda Ca++ 7u ve Mg++1u ortamda uygulanan ACh, 10-9M NAte bağlı kasılmaları büyük ölçüde inhibe etli. Besleyici sıvıdaki bu iyonların, yarıya indirilmesi ile söz konusu inhibisyon anlamlı ölçüde azaldı. Her iki iyonun ortamdan uzaklaştırılması ile inhibisyon görülmedi. Endotelsiz dokuda ise, ACh ilavesi NA'e bağlı kasılrnaları her üç ortamda da anlamlı ölçüde artırdı. Bulgular, tavşan aortunda NA'e bağlı kastimaların ACh tarafından inhibe edilebilmesi için endotelin sağlam olmasının gerektiğini göstermiştir. Ayrıca endoteli sağlam dokuda da ACh'in gevşeme yapabilmesi için ortamda Ca++ ve Mg++ iyonlarının gerektiği ortaya konmuştur.
In this in vitro study it was investigated how much the ACh responses, which obtained after NA contractions in rabb it thorasic aorta preparations with endothelium or withouz endothelium, depends on the concentrations of Ca++ and Mg++ ions in the medium. in peraparation with intact endothelium, Ach inhibited the contractile effect of 10-9M NA on a large scala. When these ions' concentrations were reduced to halt, this inhibition decreased significantly. In Ca+ +-free er Mg++-free solution there was no inhibition. However, in preparations without endothelium and in also three mediurn, addition of ACh increased the contractile response to NA, significantly. The results suggest that there must be an intact endothelium in rabbit aorta for inhibition of . NA-mediated contractions, by ACh. Furthermore, iris demonstrated that, also preparations wıttz intact endothelium Ca++ and Mg++ ions are necessary for relaxation by ACh.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Ozon Tedavisi Çoklu İlaca Dirençli Bakterilerle Mücadelede Yeni Bir Strateji Olabilir Mi?
Selin Uğraklı, Fatma Esenkaya Taşbent, Hatice Küçükceran
Araştırma makalesi
Özeti
Ozon Tedavisi Çoklu İlaca Dirençli Bakterilerle Mücadelede Yeni Bir Strateji Olabilir Mi?
Could Ozone Threapy Be A Novel Strategy For CombatIng WIth MultI-Drug ResIstant BacterIa?
Amaç: MDR bakteriler ile oluşan enfeksiyonları kontrol etmek, klinisyenler için büyük bir zorluk haline
geldi. Bu nedenle, ana yaklaşım alternatif tedavilerin de gözden geçirilmesidir. Bu çalışmada, gaz
formundaki medikal ozonun çoklu ilaca dirençli (MDR) patojenler üzerindeki antibakteriyel etkisini zamana
bağlı olarak değerlendirilmesi hedeflenmiştir .
Gereçler ve Yöntem: Çalışma 21 Mart-15 Nisan 2021 tarihleri arasında Necmettin Erbakan Üniversitesi
Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji laboratuvarı’nda gerçekleştirildi. On MDR bakteri, yedi
farklı bakteriyel konsantrasyonunda (102-108 bakteri/petri) petri kaplarında in vitro olarak değerlendirildi.
10, 20 ve 40 dakikalık 40 ug/ml dozda ozon maruziyeti ve kontrol grubunun MDR bakterileri üzerinde
etkinliğini araştırıldı. Plakların 24 saatlik inkübasyonundan sonra, ozonun her maruz kalma süresi için
ortalama koloni sayıları belirlendi ve Log10'a dönüştürüldü.
Bulgular: Ortalama bakteriyel azalma (log10) dikkate alındığında, ozonun bakterisidal etkisi 10 dakikaklık
maruziyette sadece metisiline dirençli Staphylococcus aureus, VIM-1 üreten Klebsiella pneumoniae
ve Karbapenem dirençli Acinetobacter baumannii üzerinde saptandı. Optimum etki, test edilen
izolatlarda genellikle 20 dakika içinde gözlendi. Bununla birlikte, MDR-Pseudomonas aeruginosa, ozon
maruziyetinden nispeten daha az etkilendi. Ancak 40 dakikalık maruziyet sonunda tüm bakteriler %99'luk
seviyenin üzerinde inaktive edildi.
Sonuçlar: Ozon gazı, MDR patojenleri üzerinde etkili bakterisidal aktivite gösterdi ve etkisinin, maruz
kalma süresine ve bakteri tipine bağlı olduğu tespit edildi. Pandemi dünyasında mikrobiyal enfeksiyonların
kontrolü için yeni yaklaşımlara duyulan ihtiyaç dikkate alındığında, ozon tedavisinin optimizasyonu yüksek
öncelikli olarak gerçekleştirilmelidir ve ozonun MDR-bakterilerin inaktivasyonu üzerindeki etkisinin
derinlemesine anlaşılmasını desteklemek için daha fazla in vivo çalışmaya ihtiyaç vardır .
Aim: This study evaluated the antibacterial effect of gaseous ozone on multi-drug resistant (MDR)
pathogens with regard to time dependency. Controlling infections with MDR bacteria became a big
challenge for health care professionals. Therefore, the major corcern should be altered to alternative
therapies.
Materials and Methods: The study was performed in Necmettin Erbakan University Meram Medical
Faculty Hospital, Department of Medical Microbiology Laboratory between 21 March to 15 April 2021. Ten
MDR bacteria were evaluated in vitro using in the Petri dishes at seven bacterial concentrations (102-
108 bacteria/dish). The ozone showed its efficacy on these MDR bacteria under the following conditions
applied: 40 μg/ml at 10, 20 and 40 minutes and control (no gas was used). After 24 hours incubation of
plates, the average colony counts for each exposure time of ozone were figured out and transformed to
Log10.
Results: Taking acccount the mean bacterial reduction (log10), the bactericidal effect of ozone was
determined on only methicillin-resistant Staphylococcus aureus, VIM-1 producing Klebsiella pneumoniae
and Carbapenem resistant-Acinetobacter baumannii in 10 minutes exposure. The optimum effect was
generally observed within 20 minutes on tested isolates. However, the MDR-Pseudomonas aeruginosa
showed a relatively lower response to ozone. All bacteria was inactivated over the level at 99% at the end
of the 40 min exposure to ozone.
Conclusions: The gaseous ozone showed satisfactory bactericidal activity on MDR pathogens and its
effect depens on exposure time and type of bacteria. Taken into account, the need for new approaches
for the control of microbial infections in the pandemic world, the optimization of ozone therapy should be
undertaken high priority and more in vivo studies are needed to support in depth understanding of the
ozone ef fect on the inactivation of MDR bacteria.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Kayseri Propolisinin Etanolik Ekstraktının Antimikrobiyal Aktivitesi
Esma Gündüz Kaya, Hatice Özbilge, Songül Albayrak
Araştırma makalesi
Özeti
Kayseri Propolisinin Etanolik Ekstraktının Antimikrobiyal Aktivitesi
AntImIcrobIal ActIvIty Of The EthanolIc Extract Of KayserI PropolIs
Propolis, bal arıları tarafından farklı bitki kaynaklarından toplanan bir reçine olup, çeşitli biyolojik ve farmakolojik özelliklerinden dolayı son yıllarda araştırmacıların ilgisini çekmektedir. Bu çalışmada, Kayseri ve çevresinden toplanan propolisin etanolik ekstraktının (PEE), klinik öneme sahip bazı mikroorganizmalara karşı antimikrobiyal aktivitesinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada Staphylococcus aureus, Enterococcus faecalis, Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae, Helicobacter pylori, Candida albicans, Candida glabrata mikroorganizmaları kullanıldı ve antimikrobiyal etkinliğinin araştırılmasında CLSI’nın önerileri doğrultusunda agar dilüsyon yöntemi uygulandı. Ayrıca bakteriyel üremenin optik dansitesindeki değişmeleri sürekli izleme temeline dayanan mikrobuyyon kinetik sistem kullanılarak, bir model bakterinin (S.aureus), propolisin artan konsantrasyonları varlığında türbidimetrik üreme eğrileri oluşturuldu ve minimal inhibitör konsantrasyon (MİK) değeri belirlendi. Agar dilüsyon yöntemi ile PEE’nin çalışılan mikroorganizmalara karşı MİK değerleri 64 µg/ml ile 1024 µg/ml arasında bulundu. S.aureus için kinetik yöntemle agar dilüsyon yönteminin sonuçları benzerdi ve in vitro antimikrobiyal duyarlılık daha erken bir aşamada belirlenebildi. Kayseri propolisi, sık karşılaşılan patojenlere karşı antimikrobiyal aktivite göstermekte olup, tedavide kullanılabilirliği açısından değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
Propolis is a resin collected by honeybees from various plant sources, has attracted the attention of researchers due to its several biological and pharmacological properties in recent years. The aim of this study was to investigate the antimicrobial activity of ethanolic extract of propolis (EEP) collected in Kayseri and its surroundings against some clinically important microorganisms. In the study, Staphylococcus aureus, Enterococcus faecalis, Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae, Helicobacter pylori, Candida albicans, Candida glabrata strains were used and agar dilution method was performed to investigate of antimicrobial activity according to the CLSI. By using microbroth kinetic system based on continuous monitoring of changes in the optical density of bacte¬rial growth, turbidimetric growth curves of a model bacteria (S.aureus) in the presence of increasing concentrations of EEP were also generated and determined minimum inhibitory concentration (MIC). MIC values of EEP against tested microorganisms were found between 64 and 1024 µg/ml by agar dilution method. The results in microbroth kinetic system were similar to the agar dilution method for S.aureus and in vitro antimicrobial susceptibility was determined in an earlier stage. Kayseri propolis have shown antimicrobial activity against common pathogens, is important to evaluate the availability of treatment.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tavşan Torasik Aortasında Ach Gevşeme Cevapları Üzerine Siklosporin A Askorbik Asit Ve Alfa Tokoferol'ün Etkileri
H. İbrahim Karabacak, Hülagü Barışkaner, Aytekin Kaymakçı, Etem Ömeroğlu, Ekrem Çiçek
Araştırma makalesi
Özeti
Tavşan Torasik Aortasında Ach Gevşeme Cevapları Üzerine Siklosporin A Askorbik Asit Ve Alfa Tokoferol'ün Etkileri
The Effeets Of EyelosporIne A, AgeorbIc AcId And Tz-Tocopheral On VasodIlatatIon Responses Due To AcetyleholIne (ach) In RabbIt ThoracIc Aorta
Sunulan bu invitro çalışmada tavşan torasik aortasında asetilkolin (Ach) ile oluşan ,t;evşeıne ce-vapları üzerine Siklosporin A (Cs A), askorbik asit (Vit.C) ve ıx-tokoterol Vit.Unin etkileri araşurdnuşur. Ayrıca siklosporin A'nın tavşan ka-raciğer ve böhrekle•inde oluştıtrdun histopatolojik değişiklikler üzerine vitamin C ve vitamin E' nin et-kilerine bakılmıştır. Çalışma Cs A uygulanan (n.6), es A+ vitamin C+ vitamin E uygulanan (n-,Si. vitanrin E+ vitamin C uygulanan (n,-6) ve kontrol grubu (n=6) olmak üzere 4 grupta yapılmıştır. Kontrol grubunun dışındaki diğer griplanı 10 süre ile ilaç uy-gulanmıştır. Tüm deney gruplarında torasik aortalaı-3x10-5 M noradrenalin (NA) ile kasılarak elde edi-len maksimum kasılma cevapları (.4.100 kabul edil-miş ve kümülatif uygulanan ACh (10-9- 104 M) ile kontrol grubunda %94' lük. Cs A+ vitanıin C+ vi-tamin E verilen grupta ilk ve vitamin E+ vi-tamin C verilen grupta %64' lük bir gevş•me cevabı ahnınıştir, Cs A verilen grupta ise ACh' ne gevşeme cevabı alınınamışur. NA ile elde edilen kasıhna ce-vapları ortama 1VG- nitro- L- ar,ginin meril ester (L-NAME, 10-4 ilavesi ile CsA verilen gı-up dışında diğer gruplarda anlamlı olarak artınışur (p<0.05). Ayrıca 10-4 M L-NAME, ACh ile elde edilen gel/gine cevaplarını tüm gruplar-da inlıibe etmiştir. CsA karaciğer ve b(..;brek dokusunda his-topatolojik değişikliklere neden olmuş, vitamin C ve vitamin E ise bu değişikliklere kısmen engel olmuştur. Elde edilen sonuçlar. CsA tavşan torasik aortasında ACh bağlı gevşeme cevaplarını tamamen ortadan kahin-ıl-ken, antioksidan etkili olun askorbik asit ve ct-tokoferol buna tamaınen olmasa da kısmen engel olmaktadır.
in the present in-vitro study, the effeets of Cyclospoı-in A (Cs A), ascorbic acid (vitamin C) and tx-tocopherol (vitamin E) on the acetylcholine (Ach)- induced relayation responses in the rabbit ıhoracic
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
1999-2000 Yıllarında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde İzole Edilen Salmonella Ve Shigella Türlerinin Çeşitli Antimikrobiklere Duyarlılıkları
Duygu Fındık, Emine İnci Tuncer, Birsel Erdem
Araştırma makalesi
Özeti
1999-2000 Yıllarında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde İzole Edilen Salmonella Ve Shigella Türlerinin Çeşitli Antimikrobiklere Duyarlılıkları
SensItIvIty Of Salmonella And ShIgella SpecIes To VarIous AntImIcrobIals Isolated In Selcuk UnIversIty MedIcal Faculty HospItal Between 1999-2000
Bu çalışmada 1999-2000 yıllarında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Merkez Mikrobiyoloji Laboratuvan’nda izole edilen 50 Salmonella, 25 Shigella suçunun 12 antimikrobiğe gösterdikleri direnç E test yöntemi ile araştırıldı. İzole edilen 50 Salmonella suçunun serotiplendirmesinde 30ünun (%60) S.thyphimurium, 20'sinin (%40) S.enteritidis olduğu saptandı. İzole edilen 25 Shigella suçunun tamamının S.sonnei olduğu belirlendi. Salmonella suçlarında en yüksek direnç ampişilin’e (%90) karşı gözlendi, bunu tetrasiklin (%64), kloramfenikol (%48), trimetoprim/sulfametoksazol (%16), sefuroksim (%16), sefodizim, seftriakson, seftazidı'm, sefepim (%6) direnci izledi. Tüm Salmonella suçları meropenem, imipemen ve siprofloksasine duyarlı bulundu. 25 Shigella suçu ampisiline %88, tetrasikline %76, trimetoprim-sulfametoksazole %64, kloramfenikole %28, sefuroksime %12, siprofloksasine %4 dirençli bulundu. Tüm Shigella izolatlarının meropenem, imipenem, sefodizim, seftriakson, seftazidı'm ve sefepime duyarlı olduğu saptandı.
İn this study the in vitro activities of twelve antimicrobial agents against 50 Salmonella and 25 Shigella strains isolated in the years 1999 and 2000 at the Microbiology Laboratory of the University of Selçuk Faculty of Medicine were investigated by E test method. Of the 50 Salmonella strains 30 were identified as S. thyphimurium and 20 as S.enteritidis. İn this study for Salmonella isolates resistance to ampicillin was most common (90%), follovved by tetracycline (64%), chloramphenicol (48%), trimethoprim/sulfamethoxazole (16%), cefuroxime (16%), cefodizime, ceftriaxone, ceftazidime and cefepime (6%). Ali isolates were susceptible to meropenem, imipenem and ciprofloxacin. For 25 shigella isolates of our study the resistance were 88% for ampicillin, 76% for tetracycline, 64% for trimethoprim/sulphamethoxazole, 28% for chloramphenicol, 12% for cefuroxime and 4% for ciprofloxacin. Ali Shigella isolates were sensitive against meropenem, imipenem, cefodizime, ceftriaxone, ceftazidime and cefepime.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Estrojen Ve Progesteron Tedavisi Yapılan Ovariektomill Sıçanlarda Ritodrin Ve Nikardipinin Tokolit.ik Etkilerinin Karşılaştırılması
Mehmet Kılıç, Ayşe Saide Şahin, Kısmet Esra Atalık, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Estrojen Ve Progesteron Tedavisi Yapılan Ovariektomill Sıçanlarda Ritodrin Ve Nikardipinin Tokolit.ik Etkilerinin Karşılaştırılması
ComparIson Of Tocol_ytIc Effects Induced By RItodrIne And NIcardIpIne In OvarIectomIsed Rat Treated WIth Ist-Rogen And Progesterone
izole sıçan uterusunda yapılan bu in virrt) çalışmada, kasıcı ajan olarak kullanılan asetilkolin 114). ak-sitosin (100 ınUlml) ve KC1 (80 tıni,UL, btı,,;11 kastlinalunn ritodrin ve nikardipin gibi uterıts gerşetici hibisyonunda hormonal durumdaki değğinılerin eı.kinki,q araştırılmıştır. Kontrol grubundaki 1-ıavvatılura çalışmada /2 24 saat önce 1 ınglkg dozunda estradiol benzont bir grup sıçanda ise ovariekronıi yupıldıknın sonra 9. - /2. günler arası estradiol benzoat (1 tugıkg.,,,,iiııı re 13. - günler arast da yukarıda belirtilen dozda estrojenle progesteron (1 mg/kgigibıl ıtygulanınışur. Dokular temparatürii 37 'C'de sabit tutulan ve karboten ile sürekli gazlandırılan de Jalon soliisyontı içerisine ainırmş ve ce-vaplar izotonik olarak kaydedilmişrir. Kontrol ve ovariektonıi yapılan sıçan ,fır-ırplaruıda ase-tilkoline ait p132 değerleri arasında anlamlı bir fark bu-lunamamıştır. Asetilkolinle elde edilen kasılnıaların üç farklı konsantrasyonda ritodrin veya nikardipink <10-- 8,10-7,10-6 _M) inhibi.syonunda. ritodrin deneme grubunda daha etkin bulunmuştur. Submaksimal konsantrasvonda (3.10-5 M) uygulanan asetilkolhıe ba;t:,fr kasdına ce-vaplarında ritodrinie elde edilen % maksimum gevşente cevapları _farksız olduğu halde deneme grubunda ritodr-in için hesaplanan IC50 ve 11,2 de.1.-f.erleri daha düşük bu-lunmuştur. Benzer durum nikardipin-ıseıilkolin et-kileşmesi için de geçerlidir. Ritodrin veya nikardipin 10-7. 3.Ifı 10-" oksitosinle elde edilen kasılma cevaplarını denenıe gru-bunda daha güçlü bir şekilde anıagoni:c etmiştir. Benzer şekilde potasyum kloriirle elde £niiletı 4-ısıbıut vaplarının inhibisyonunda tia nikardipin deneme gru-bunda daha etkin bulunmuştur. Sonuçlar, ritodrinin asetilkolin ve oksitosinle elde edi-len kasdniaları deneme grubunda daha belirgin olarak an-tagonize ettiğini. nikardipin-asetilkolin etkileşmesinin hor-monal duruma göre farklılık gösterınedi_i;iııi. buna karşın nikardipinin oksitosin ve potasyum klorfirle oluşturuhm kasılmalart deneme grubunda daha belirgin bir şekilde in-hibe ettiğini göstermektedir. Ayrıca denenıe grubunda ok-sitosin ile oluşan kasılma cevapları üzerine nikarlipinitı inhibitör etkileri ritodrine oranla daha yüksek bu-lunmuştur.
An in vitro sıudy was designed carry out a corn-parative suni]; ta show the antagonistic effect of ritodrine and nicardipine against acetylcholine-, o.xytocin- and INCI-induced contractions in isolated t-at uterus, treated with hormones estrogen or estrogen and progesterone. ln control groups rats were treated with 1 nıglkg est-radiol benzoat 24 hrs. prior ta excision of uterus. On the other hand. the trial group of reis were ovariectomised 9. - 12. davs before estradiol benzoat treatment and tü the sanıe group of rats estradiol benzoat plus progesteron was administered between 13. - 16. clays. The two horns of the ııterus were placed irı isolated organ baths containing de Jalon solution maintained at 37 'C and aerated with 95 % and 5 % CO2 gas mixture. In both control and ovariectomized rats, pD2 values of aceıyicholitıe were not statistically significant. The in-hibirion induced by ritodrine and nicardipine (10-8, 10-7, 10.-" M) in the contractions initiated by acerylcholine was evaluated. Ritodrine was Pim(' ta be more effective on the trial group. Mat-imal percent relaxations caused by ri-todrine and nicardipine were similar in the preparations precontracted by submaximal concentration of acetyl-eholine (3.10-5 Al'). In trial group IC50 and t112 values of ritodrine and nicardipine were than those of control groııps. The inhibition of orytocin-induced contractions by ri-todrine and nicardipine was more protıounced in trial group than control group. Similarly, the inhibition of KCI-induced contraction by nicardipine was clearly more ef-fective on trial group. Results showed that acetyicholine- and oxytocin-induced contractions were antagonized more ellectively by ritodrine in trial group. Tvvo dijferent hormonal tre-anwents did not affect nicardipine-acetylcholine in-teraction, however, oxvtocitı- and KCI- induced cont-ractions were Inhibited by nicardipine more clearly irt control group. Furthermore, in trial groups the inhibitory effect of nicardipine orz oxytocin-induced contractions was greater thall those of ritodrine.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Oksitosin İle Kontrakte Edilen İzole Gebe İnsan Myometriyumuna Klaritromisinin Etkisi
Hüsnü Çelik, Ekrem Sapmaz, Ahmet Ayar
Araştırma makalesi
Özeti
Oksitosin İle Kontrakte Edilen İzole Gebe İnsan Myometriyumuna Klaritromisinin Etkisi
The Effect Of ClarIthromycIn On The Isolated Pregnant Women Myometrlum Contracted By Oxytocln
Amaç: İzole insan miyometrium örneklerinde oksitosin ile uyarılmış kontraksiyonlar üzerine klaritromisin etkisinin araştırılması. Gereç ve Yöntem: Sezaryan operasyonu sırasında alınan 15X3 mm boyutlarında miyometrium örnekleri oksitosin ile uyarıldı. Sırasıyla 0.5mg/ml (Grup I) ve 1mg/ml (Grup II) konsantrasyonda olmak üzere klaritromisinin iki farklı dozu ve plasebo(Grup lll)'nun kontraksiyonların amplitüt ve frekansı üzerine olan etkileri belirlenerek sonuçlar değerlendirildi. Bulgular: Klaritromisinin iki farklı dozunda amplitütlerde doz ve zaman bağımlı bir inhibisyon, frekansta ise zaman ve dozdan bağımsız bir artış tespit edildi (P<0,05). Plasebo uygulanan grupta frekans ve amplitütlerde anlamlı bir değişiklik bulunmadı. Sonuç: İnvitro ortam şartlarında klaritromisinin doz ve zaman bağımlı olarak kontraksiyonların amplitütlerini inhibe ettiği, frekanslarını ise doz ve zamandan bağımsız olarak arttırdığı tespit edildi.
The aim of this study was to investigate the effect of clarithromycin on the isolated pregnant human myometrium contracted by oxytocin. The myometrium strips (15X3 mm in size) were obtained during caesarean section. Different concentration of drug; 0.5 mg/ml (Group I) and 1 mg/ml (Group II) was used and no drug was applied to the placebo group (Group III). The two different doses of clarithromycin inhibited the amplitudes, the inhibition was dose and time dependent. Hovvever the frequency was increased independent of dose and time. No changes was observed in both amplitude and frequency of the placebo group. İn conclusion, clarithromycin dose dependently inhibits the amplitude of contractions but also increases frequency of contractions induced by oxytocin in human myometrial strips in vitro.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tavsan Ve Kobay Aortasında A-Adrenerjık Reseptor Agonıst Ve Antagonistlerıne Verılen Cevapların Yas Ate Temperatur Ile İliskisı
Kısmet Esra Atalık, Ekrem Çiçek, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Tavsan Ve Kobay Aortasında A-Adrenerjık Reseptor Agonıst Ve Antagonistlerıne Verılen Cevapların Yas Ate Temperatur Ile İliskisı
InteractIon WIth Age And Temperature Of The Responses To A-AdrenergIc Receptor AgonIsts And AntagonIsts In The RabbIt And GuInea-PIg Aortas
BU in vitro calışmada, 2-3 aylik genc ye 11-12 aylzk er4kin tav§an ye kobay aortasincla fenilefrin (FEN) ye klonidin (KLO) ile olu§un kaszlma ce-vaplarina ye hu cevaplarin prazosin (PRA) veya yo-himbin (YOH) ile inhibisyonuna ya§in ye hi-poterminin etkileri arayirilmlyir. Kfimiilatif tarzda uygulanan FEN ye KLO bu dokularda doza bagtmh kaszlmalar olu.yurmus ve maksimum kasilmalan ta-kihen kiimillatif konsantrasyonlarda ilave edilen PRA veya YOH, yine doza hagtmli gev§emeye neden olmuyur. Eri skin tawin ye kobay aor-tastnda, FEN ye KLO pD2 degerleri, gene gruha layasla anlamlz olarak buyuk hulunurken, PRA ye YOH icin hesaplanan IC50 ve t1,2 degerlerinde an-lamli bir fark gOzlenmemiyir. 28 °C'de ise, ago-nistlere art pD2 degerleri ile antagonistlere art IC50 ye t112 degerleri, her iki ytq grubunda da, normal temperature (37 °C) kiyasla anlamlt olarak azal-mzyir. Aynca, erifkin tav§an ye kobay aortasinda normal temperatiirde, PRA-FEN etkilgmesinde hu-lunan pA2 degeri, beklenildigi gibi, YOH-KLO et-kilemesinde hesaplanan degerden artlamlt olarak hilyilk bulunmuyur. Bit sonuclar, diger birgok do-kuda oldugu gibi, in vitro §artlarda, talqan ye kobay aortasinda da a-adrenerjik reseptor agonistlerine verilen cevaplarzn yaca ve ortam temperatiiriine, soz konusu resept5r antagonistlerine verilen cevaplartn ise, yalnizca ortam temperatiirfine bagli olarak de-giFhilece,Oni gosterMektedir.
In this in vitro study, the effects of maturation and hypothermia on the contractile responses to phenylephrine (PHE) and clonidine (CLO) and on the inhibition of these responses by prazosin (PRA) or yohimbine (YOH) on young (2-3 months old) and mature (11-12 months old) rab-bit and guinea-pig aortas have been in-vestigated. The cumulative addition of PHE and CLO were dose-dependently contracted these tissues and the dose-dependent relaxations were obtained with the cumulative addition of PRA or YOH on maximum contractions. At 37 °C. as the pa2 values of PHE and CLO were significantly greater in the aortas from mature rabbits and guinea-pigs than from young groups, no age-related changes in the IC50 and 11/2 values of PRA and YOH were detected in both aortas. At 28 °C, the pD2 values of agonists, and the IC50 and t11, values of antagonists were significantly lower than of 37 °C. Furthermore, at 37 °C, as its expected, the values for PRA against PHE were significantly greater than the values obtained with YOH against CLO on aortas from mature rabbits and guinea-pigs. In conclusion, as it's seen in many other tissues, in in vitro conditions on rabbit and guinea-pig aortas. the responses to a-adrenergic receptor agonists were altered with age and temperature although the responses to antagonists were altered with the temperature only.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
İnsan Kist Hidatiği Üzerine İn-Vitro Ortamda Değişik Konsantrasyonlardaki Nacı, Albendazol Ve Praziquantel Solüsyonlarının Skolisidal Etkilerinin Araştırılması
Nurullah Aksoy, Mehmet Avni Gökalp, Ersin Borazan, Yasemin Zer
Araştırma makalesi
Özeti
İnsan Kist Hidatiği Üzerine İn-Vitro Ortamda Değişik Konsantrasyonlardaki Nacı, Albendazol Ve Praziquantel Solüsyonlarının Skolisidal Etkilerinin Araştırılması
A Research About The Effects Varıous Concentratıons Of Nacl, Albendazole And Prazıquantel Solutıons On Human's Cyst Hydatıd In In-Vıtro Envıronment
Kist hidatik dünya üzerinde yaygın bir coğrafyada görülen, önemli komplikasyonlara neden olan ve azımsanmayacak düzeyde nüks izlenen bir hastalıktır.Enfektif bir hastalık olmasına rağmen hala primer tedavisi cerrahidir. Bu noktada tedavinin başarı şansını arttırmak için cerrahi teknik ve kullanılan skolisidal madde önem arzetmektedir.
Literatürde en etkin skolisidal maddenin belirlenmesi konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle her klinik farklı ajanları kullanabilmektedir.
Bu çalışmada in-vitro ortamda sık kullanılan bazı skolisidal maddelerin zamanla ilişkili olarak etkinliğini araştırdık. Çalışmamızda kullanılan ajanların 20. dakikada hepsinin başarılı olduğunu, ancak en erken ve en efektif yanıtın praziquantel ile alındığını gördük. Bu bulgular praziquantelin E. granulosusu öldürmedeki başarısını göstermekle birlikte medikal tedavide yer edinmesini öneren çalışmalara destek vermektedir.
E.granulosusun hem medikal hem de cerrahi tedavisi sırasında kullanılacak ideal skolisidal maddenin belirlenmesi için efektivite-yan etki analizi yapılan daha fazla çalışma yapılmalıdır.
The hydatid cysts that are common geographically over the world; causing serious complications and considered as a high recurrent average disease . In spite of the infective nature of the disease; the primary treatment is a surgical one . And in this point the surgery techniques and the using of the scolicidal agents is important to increase the chances of the successful treatment.
In the literature, there is not enough information about the determination of the most effective scolicidal substances. Therefore clinically there are different opinions in the using of the different agents
In this study, in –vitro we investigated the activity of some frequent used scolicidal substances related to the time . All the agents that used in our study for 20 minutes were successful. But we have seen that the earliest and the most effective response is noticed with praziquantel. These findings that demonstrate the success of praziquantel to kill E. granulosus are proposing to support the medical treatment.
To determine the ideal scolicidal material that will be used in the medical and the surgical E.granulosus treatment, and its side effects more efficiencies-study analysis must be performed
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Izole Tavsan Detrusor Kasında Karbakol'e Baglı Kasılmanın Kalsıyum Ile Ilıskısı Ve Bazı Muskarınık Antagonıstlerın Inhıbıtor Etkılerı
Ekrem Çiçek, H. İbrahim Karabacak, Kısmet Esra Atalık, Hülagü Barışkaner
Araştırma makalesi
Özeti
Izole Tavsan Detrusor Kasında Karbakol'e Baglı Kasılmanın Kalsıyum Ile Ilıskısı Ve Bazı Muskarınık Antagonıstlerın Inhıbıtor Etkılerı
The RelatIon Of Carbachol-Induced ContractIon WIth CalcIum And The InhIbItor Effects Of Some MuscarInIc AntagonIsts In Isolated RabbIt Detrusor Muscle.
lzole tavvan detrusor kasinda yapilan hu in vitro calqmada; kalsiyumsuz ortamda karhakol ile kasilan dokular iizerine uygulanan kalsiyumla elde edilen cevaplara, verapamilin inhibitor etkisi ile normal soliisyonlu ortamda ayni agoniste baglt kastlmalar iizerine atropin, arnitriptilin Ye maprotilinin gegetici etkileri arap•ildi. 0.1 mM EGTA iceren kalsiyumsuz ortamda 10-6 M konsantrasyonda karbakole baglt olupn kasilma cevaplari, ortama ilave edilen kalsiyum (10-4 -3x10-3M) ile doza hagtmlt hir vekilde anlamlt olarak anti (p<0.05). Bu artq, 10-6 ye 10-5 M verapamil varliginda kontrole Ore sirasiyla % 69.75 ±5 .52 ye % 42.89±4.13 oraninda hulundu. calqmamn normal soliisyonla ise, aynt konsantrasyonda karhakol ile meydana gelen kasilma cevaplart, kiimiilatif konsantrasyonda (10-9 - 104 M) uygulanan atropin. arnitriptilin ye maprotilin tarafindan inhihe edildi. Bulgular. kullantlan dokuda karbakole bagh kasilmada ekstraseliiler kalsiyum yaninda intraselider kalsiyumun da kullanddigini gostermektedi•. Ayrica kullanilan antagonistlerin karbakole bagli kasilmalari (inland' olarak inhihe ettigini ve IC50 degerlerine Ore guy stralamasinin atropin > amitriptilin > maprotilin ceklinde oldugunu ortaya koymaktadir (p<0.05).
In this in vitro study, the inhibitory effect of verapamil on the responses obtained with calcium on the carhachol induced contractions. In Ca2+ -free medium and the relaxation effects of atropin, amitriptyline and maprotiline on the same contraction in the medium with normal solution in isolated rabbit detrusor muscle. In Cat + free medium with 0.1 mM EGTA, the carhachol-induced contractions were significantly increased by adding of Ca2+ (10-4 - 3x10-3M) dose dependently (p<0.05). This increase was found to he as 69,75±5.52 % and 42.89±4.13 % in the presence of 10-6M and 10-5M verapamil, respectively. In the other part of study carried out using normal solution, the carhachol (10-6M) induced contractions were inhibited by cumulative addition (10-9 - 10-4M) of atropin. amitriptyline and maprotiline. Results suggest that, intracellular calcium was used as well as extracellular calcium for contractions due to carhachol in this tissue. In addition, the antagonists significantly inhibited the contractions induced with carhachol and according to IC50 these antagonists were following order of potency atropin > amitriptyline > maprotiline (p<0.05).
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
İnvitrofertilizasyon Ve Embriyotransferi
Refik Soylu, Selçuk Duman, Sabiha Serpil Kalkan, Muzaffer Şeker
Araştırma makalesi
Özeti
İnvitrofertilizasyon Ve Embriyotransferi
Invıtrofertılızatıon And Embryotransfer
1987 Yılında İngiltere'de başarılı bir invitrofertilizasyon (1VF) re embriotransferi (ET) uygulaması sonucu ilk tüp bebek dünyaya gelmiştir. Bu uygulamada tubalardaki bir patolojiye bağlı olarak çocuk sahibi olamayanlardan laporoskop ile oosit alınıp, bir kültür mediumunda kocanın spermatozoidleri ile döllendirilmektedir. Oluşan embrioya uterusa transfer edilerek normal gebelik süresi beklenmektedir
In 1987, the first IVF was born in England as a result of a successful in vitrofertilization (1VF) re-embriotransfer (ET) application. In this application, oocytes are taken from those who cannot conceive due to a pathology in the tubas by laparoscopy and fertilized with the husband's spermatozoids in a culture medium. Normal gestational period is expected by transferring the embryo to the uterus.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tavşan Vaz Deferens Ve Aortasında Alfa-Adrenerak Reseptorler Ve Kalsiyum Kanallarına Kastrasyonun Etkisi
Hülya Dalgıç, Ekrem Çiçek, H. İbrahim Karabacak
Araştırma makalesi
Özeti
Tavşan Vaz Deferens Ve Aortasında Alfa-Adrenerak Reseptorler Ve Kalsiyum Kanallarına Kastrasyonun Etkisi
The Effeets Of CastratIon Alpha-AdrenergIe Receptors And CalcIum Channels In RabbIt Vas Deferens And Aorta
Sunulan bu in vitro çalışma, kastrasyon işlemi uygulanan tavşanlaı-dan 30 gün sonra alınan vaz de-ferens ve torakal aorta preparatlarında ger-çekleştirilmiştir. Kastrasyonun, vaz deferensde elekt-riksel stimülasyon ve noradrenalin uygulantastyla elde edilen cevaplar ile torakal aortada KC1 ka-sılmasının nifedipinle inhibe edilebilirliğ ini ne şe-kilde değiştirdiği araşurılmıştır_ Kontrol ve deneme grubundan alınan pre-parailar. temperatürü 37°C'de sabit tutulan. % 95 02 % 5 CO2 karışımı ile gazlandırılan ve Krehs-Henseleit solüsyonu içeren 25 milik organ han-yosuna alınmıştır. Vaz deferensleı-e submaksimal vol-taj, 0.1 Hz, 1 ms süre ve submaksimal voltaj, 10 Hz ve 0.5 ms olmak üzere iki farklı stimülasyon uy-gulanmıştır. Torakal aortada ise 40 mM KCI'le elde edilen kasılma cevabı üzerine kümülatif tarzda uy-gulanan nifedipinin gevşetici etkisi incelenmiştir. Kontrol grubundan farklı olarak kastre tavşan yaz deferensinde düşük jrekanslı elektriksel alan ile Ni• kasilına cevapları alınamazken, yüksek frekansta elde edilen hifazik cevabın non adrenenjik non ko-linerjik (NANK) komponenti silinmiştir. Stimülasyon uygulanmayan bölümde ise, ekzojen olarak verilen noradrenaline bağlı kasılma cevabının topik 'azının kastrasyon sonrasında kaybolduğu ve spontan kasılmaların oluştuğu görülmüştür. Kontrol ve de-neme grubuna ait tavşanların torakal aortlarında 40 mM KCrle oluşturulan kasılmalar üzerine kü-mülatif tarzda ilave edilen nifedipin, konsanu-asyona bağımlı bir şekilde gevşeme oluşturmuş ve her iki grupta nifedıpinle elde edilen maksimum gevşeme cevapları ile bunlara ait IC50 değerleri arasındaki fark anlamsız bulunmuştur (p> 0.05). Sonuç olarak, tavşan vaz deferensinde adrenerjik ve NANK sinir aracılı cevapların regülasyonunda testosteronun rol oynadığı buna karşın, bu hor-monun torakal aortada nifedipine duyarlı kalsiyum kanallarmin kinetiğini değiştirmediği söylenebilir.
This in vitro investigation has been studied in the isolated vay defer-ens and thoracic aorta obtained fi-om castrated rahhits. The effects of castration on the response of yas deferens to the electrical stimulation and no-radrenalin administration and the changes on in-hibition of KCI induced contraction of thoracic aorta hy nifedipine have been investigated. Pre-parations obtained from control and castrated gro-ups suspended in 25 ml organ bath containing Krebs-Henseleit solution, which was maintained ar a constant temperature of 37°C and bubbled wiht a gas mixture containing 95% 02 and 5%CO2. Two different stimulations wer-e applied tü vas defeı-enses that are submaxirnal voltage. 0.1 Hz, 1 rns duration and submaximal voltage. 10 Hz. 0.5 ms duration. In addition, the inhihitory effect of nifedipine applied cumulative doses orr •ontraction induced 40 mM KC1 was examined. Contrary to the control group, in the castrated rahhit vas deferens no tvi• response ta the low frequency electrical stimulation was oh-served and NANC component of hiphasic response to the high frequency electrical was abolished. In the nonstimulated section of this study, tonic phase of the contraction response tü noradrenalin was aholished and spontaneous contractions occured. The maximum inhibitoıy effects of nijedipine and IC50 values were same for all groups. As a results. it has been concluded that adreneı-gic NANC nerves in rabbit yas deferens were sensitive to the tes-tosterone, however, no effect of' castration on the cakium channels was ohserved in rabbit thoı-acic aorra.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Streptococcus Pyogenes İzolatlarının Seftaroline
in Vitro Duyarlılığı
Süleyman Durmaz, Fırat Zafer Mengeloğlu, Tekin Taş, Hayati Güneş, Ayşegül Çopur Çiçek, Rıdvan Güçkan, Esra Durmaz
Editöre mektup
Özeti
Streptococcus Pyogenes İzolatlarının Seftaroline
in Vitro Duyarlılığı
In VItro SusceptIbIlIty Of Streptococcus Pyogenes
ısolates To CeftarolIne
Bu çalışmada, üst solunum yollarından izole edilen
Streptococcus pyogenes suşlarına seftarolinin in-vitro etkinliğinin
araştırılması amaçlanmıştır. Toplam 40 izolat çalışmaya alınmış
ve seftarolinin minimum inhibitör konsantrasyon (MİK) değerleri
mikrodilüsyon yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. İzolatların MİK
değerleri 0.003-0.125 µg/ml arasında bulunmuş, MİK50 değeri 0.015
µg/ml, MİK90 0.03 µg/ml olarak tespit edilmiştir. Bu bulgulara göre
seftarolin çalışmamızdaki tüm S. pyogenes izolatlarına karşı duyarlı
bulunmuştur. Sonuç olarak seftarolin S. pyogenes’in neden olduğu
enfeksiyonların tedavi edilmesinde iyi bir alternatif olabilir. Bu
çalışma ile seftarolinin S. pyogenes’e etkinliği hakkında ilk veriler
sağlanmıştır.
This study, was aimed to investigate in-vitro efficacy of ceftaroline
in the Streptococcus pyogenes strains isolated from upper respiratory
tract specimens. A total of 40 isolates were included in the study, and
minimum inhibitory concentration (MIC) values of ceftaroline were
determined using the microdilution method. MIC range of the isolates
were found between 0.003-0.125 µg/ml, MIC50 was determined as
0.015 µg/ml, and MIC90 was 0.03 µg/ml. According to these findings,
ceftaroline was detected as susceptible against all S.pyogenes
isolates in the our study. In conclusion, ceftaroline could be a good
alternative in the treatment of the infections caused by S. pyogenes.
First data about the efficiency of ceftaroline against S. pyogenes has
been provided with this study.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Tavşan Torasik Aortasında Ach, Atp Ve Na'e Bağlı Cevaplara L-Name'in Etkisi
Ekrem Çiçek, H. İbrahim Karabacak, Esra Kısmet Atalık, Hülagü Barışkaner
Araştırma makalesi
Özeti
Tavşan Torasik Aortasında Ach, Atp Ve Na'e Bağlı Cevaplara L-Name'in Etkisi
The Effect Of L-Name On Responses Due To Ach, Atp And Na In RabbIt Thorack Aorta
Sunulan bu in vitro çalışmada. endotelli ve endotelsiz tavşan torasik aortasında noradrenalin (NA) ile oluşan cevapların asetilkolin (ACh) ve adenozin 5- trıfosfat (ATP) ile inhibisyonuna ve NA'e bağlı kasılma üzerine nitrik oksit (NO) sentez inhibitörü NG - nitro L-arjinin metil ester (L-NAME)'in etkisi araştırılmıştır. 10-5 M NA, endotelli ve endotelsiz dokuda kasılma cevapları oluşturmuş, endotelli dokuda 10-6 M indometasin ında bu cevaplar, kümülatif konsantrasyonda (10-9 - 10-4 M) uygulanan ACh ile % 77.42 ± 6.29. aynı konsantrasyonda ATP tarafindan da % 65.76 ± 8.06 oranında inhibe edilmiştir. Ortamda L-NAME varlığında ise, söz konusu alanlara bağlı inhibisyon sırasıyla % 28.37 ± 2.50 ve % 21.56 ± 2.55 oranında bulunmuştur. Endotelsiz dokuda ACh'e bağlı inhibisyon meydana gelmezken, ATP NA cevaplarını % 23.17± 2.61 oranında inhibe etmiş ve ortama L-NAME ilavesi bu cevabı değiştirmetniştir. Bir başka bölümde kümülatif konsantrasyonda (10-9 - 10-4 M) uygulanan NA'e bağlı kasılma cevapları endotelli dokuda 10-6 L-NAME varliğında % 131.56 ± 8.43 oranında bulunurken, endotelsiz dokuda L-NAME'e bağlı bir etki görülmemiştir. Çalışmada ayrıca L-NAME'in bazal gerilim üzerine etkisiz olduğu da saptanmıştır. Elde edilen sonuçlar; kullanılan dokuda NA ile oluşan kasılmaların ACh ile inhibisyonunda endotel tabakasının sağlam olmasının gerektiğini, buna karşın ATP gevşemelerinin endotelden bağımsız olarak da gerçekleşebileceğini, ayrıca L-NAME'in endotelli dokuda her iki ajana bağlı NO aracılı gevşemeleri inhibe ettiğini ve NA'e bağlı kasılmaları da artırdığını göstermektedir.
in the pı-esent study, the ejfects of IVG-nitro L-arginin nıethyl ester (L-NAME), a nitric oxide (NO) synthesis inhibitor. on the contraction due to noradrenaline (NA) and on the inhibition of the NA-induced contractik responses by acetylcholine (ACh) and adenozine 5-triphosphat (ATP) have been investigated in rahhit thoracic aorta with ot- without endothelium. 10-5 M NA-induced contractile responses in tissues with or without endothelium and in the tissue with endothelium, the inhihition of these contraction was found 77.42±6.29 % and 65.76±8.06 %, respectively by addition of cumulative concentration (10-9 - 10-4M) of ACh and ATP. In the presence of L-NAME, the inhibition due to of these agents was found as 28.37±2.5 % and 21 .56±2.55 % respectively. While any inhibition due to ACh does not occur in the tissue without endothelium ATP inhibited the reponses of NA at the rate of 23.17±2,61 % and addition of L-NAME to the mediurn did not change the responses. In another pan, in the tissue with endotheliunı the NA (10-9 - 104M) induced contractik responses was found 131 .56±8.43 % in the presence of L-NAME (10-6M) Whereas there's no effect due ta L-NAME in the tissue without endothelium. It has alsa been reported that L-NAME has no effects on the hasat tension, in this study. The ı-esults suggested that, an itact endothelium is essential for the inhihition of the muscle contraction with ACh in tissues ıısed. Morover alsa found that ATP-relıvcations vı'ere free from endothelium, in addition that L-NAME inhihits NO-mecliated relaxations due ta hoth agents in endothelial tissues and increased the contractions due ta NA, too.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Izole Dana Koroner Arterinde Muskarinik Agonistlerle Oluşan Cevaplar Ve Bu Cevapların Kalsiyumla İlişkisi
H. İbrahim Karabacak, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Izole Dana Koroner Arterinde Muskarinik Agonistlerle Oluşan Cevaplar Ve Bu Cevapların Kalsiyumla İlişkisi
MusearInIc AgonIsts-Induced Responses Of Isolated BovIne Coronary Artery And TheIr Dependence On Ca2+
Bu in vitro çalışmada, dana koroner arterinde asetilkolin ve karhakol ile oluşan kasılma cevapları= Ca++ ile ilişkisi ve asetilkolinle alınan kasılma cevapları üzerine L-NAlklEnin etkileri araştırılmıştır. Asetilkolin ve kar-hakol bu dokuda doza bağımlı ve tekrarlanahilir nitelikte kasılma cevapları oluşturmuş ve bu cevaplar atropin ile non-kompetitif tarzda antagonize edilmiştir. Kalsiyumsuz ortamda, 10-6 M asetilkolin ve karbakol ile alınan kasılma cevapları kontrol cevapların sırasıyla, % 23,76 ± 3.17 ve 16.27 ± 3.93'ii oranında olmuş ve ortama artan konsantı-asyonlarda kalsiyum ilavesiyle bu iki agonistle alınan cevaplar artmışttr. Kalsiyum ilavesiyle elde edilen bu cevap artışları verapamil (10-8 - 10-6 M) ile doza bağımlı olarak inhibe Serotonin ile prekontrakte edilen dokulara kümülatif tarzda uygulanan asetilkolin serotonin cevaplarını % 18.5 ± 1.72 oranında artırıntş, buna karşın asetilkolin ilavesinden önce ortama L-NAME (3x10-4 M) konulması ile bu artış % 47.7 ± 10.52 oranında gerçekleşmiştir. KCI ile kasılabilirliği tesbit edilen dokuda, kümülatif tarzda uygulanan asetilkolinle KCI cevaplarının % 39.95 ± 10.61'i oranında bir kasılma cevabı elde edilmiş, buna karşın asetilkolin ilavesinden önce ortama L-NAME konulması ile bu oran % 32.26 ± 10.7 şeklinde olmuştur. Kasılma cevabındaki bu azalma anlamsızdır (P>0.05). Bu sonuçlar, asetilkolin ve karbakol kasılmalaı-mın doza bağımlı ve tekrarlanabilir nitelikte olduğunu, atropin ile non-kornpetitif tarzda antagonize agonistlere bağlı cevaplar da ekstra - ve intraselület-kalsiyumun rol oynadığını ve ayrıca bazal tanımı sahip dokuda asetilkolinle elde edilen kasıhna cevaplar-tnın L-NAME'den etkilenmediğini göstermektedir.
in this in vitro study, the role of Ca2+ of the acetylcholine and carhachol induced contractions and the effects of L-NAME on the acetykholine-induced contractile responses were investigated. Acetylcholine and carhachol caused dose-dependent and reproducible contractions in thiş tissue and these responses were non-compentively antagonized with atropin. In Ca2+-five medium. acetylcholine and carhachol-induced contractions were 23.76±3.17 % and 16.27±3.93 % of the control responses, respectively and the responses to both agonists were increased hy re-addition of cumulative consentrations of Ca2+. The increased responses obtained with Ca2+ re-addition were inhihited with verapamil (10-8-10-6M) in a dose-dependent matıner. In serotonin pre-contracted tissues, cumulative addition of acetylcholine caused the inerease in serotonin responses. This augmenwd responses was found to be as 1 8.57±1 .72 % of initial serotonin conn-action. Pre-incubatiotı with L-NAME significantly augmented this additional contractions. In the tissue that contractility hy KCl was detected acetylcholine-induced contraction was 39.95±10.61 % of the KO responses. in spite of this hy the addition of L-NAME to the medium before acetylcholine-addition, this rano was 3226±10,7 %. The decreasing of the cont•actile responses was insignıficant (p>0.05). The results suggest that the contractions with acetylcholine and carhachol were dose-dependent and reproducibk and antagonized iri a non-competitive rnanner hy atropin and both extı-a- and intracellulaı-Ca2+ had a role in agoııists-induced responses In the resting ten.s-ion, the acervIcholine-induced contractions weı-e not diet-red hv L-NAME.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta
Izole Sıçan Gastro-Özofagal Sfinkterinde Asetılkolin'e Bağlı Kasılmalarda Felodipin, Verapamil, Nımodipin Ve Nikardipin'in İnhibıtor Etkılerı
Arzu Küçükosmanoğlu, Ekrem Çiçek, Necdet Doğan
Araştırma makalesi
Özeti
Izole Sıçan Gastro-Özofagal Sfinkterinde Asetılkolin'e Bağlı Kasılmalarda Felodipin, Verapamil, Nımodipin Ve Nikardipin'in İnhibıtor Etkılerı
The InhIbItory Effects Of FelodIpIne, VerapamIle, NImodIpIne And NIcardIpIne On The ContractIle Response To AcetylcholIne In Isolated Rat Gastro-Esophageal SphIneter
Sunulan bu in vitro çalışmada, sıçan gastro-özofagal sfinkterinde, asetilkoline bağlı kasılma üzerine felodipin, verapamil, nimodipin ve nikardipi-nin gevşetici etkileri araştıri1611. Sıçandan alıan gastro-özofagal sfinkter şeritleri Krebs-Ilenseleit solüsyonu içine alınarak, 10-4 M asetilkolin ile kasıldı. Plato fazı oluştuktan sonra, antagonistlerden biri kiiınülatıf konsantrasyonda (10-9-10-4 M) ilave edilerek cevaplar gözlendi. Çalışmanın diğer bölümünde ise, Ca2+-suz ortamda aseiilkolinle kasılan doku üzerine aynı antagonist kümülatıf konsantrasyonda uygulandı. Ca2+'suz ortamda asetilkoline bağlı maksimum kasılma cevabı, başlangıçta Ca2+'lu ortamda meyda-na gelen kasılmaya yakın büyüklükte oluştu. Bu du-rum asetilkoline bağlı kasılmalarda ekstraselüler Ca2+ yanında, intraselüler Ca2+ kullanıldığını da göstermektedir. Bulgular; bu dokuda kullanılan antagonistlerin inhibitör güç sıralaması= felodipin> verapamil> nimodipin=nikardipin şeklinde olduğunu, ayni inhi-bisyonun Ca2+suz ortamda meydana gelmediğini, böylece söz konusu ilaçların gastro-özofagal sfinkter kasılmaları üzerine etkili olabileceklerini ortaya koymaktadır.
In this in vitro study, the dilatory effects of felodipine, verapamile, nimodipine and nicardipine on the contractile response to acetylcholine in isolated rat esophageal splıincter were investigated. The ga,s-tro-esophageal sphincters, obtained from rats, were suspended in Krebs-lIenseleit solution and were contracted with 10-4 M acetylcholine. In this part of investigation, cumulative concentrations (10-9-10-4M) of one of the antagonists were added in the medium. Then the responses were observed. tn the other part of investigation, cumulative concentrations of the same antagonist were applied on the preparation, which was contracted with acetylcholine in the Ca2+ -free medium. The maximuın contraction response induced by acetylcholine in Ca2+ -free medium was simi lar ta the response, obtained in medium with Ca2 . It was showed that, acetylcholine used both intra-and extracellular Ca2+. The poıency of the inhibitory effects of these calcium channel blockers was felodipine>verapamile>nimodipine=nicardipine. In Ca2+-free medium, there was no inhibition. The re,s-ults suggest that, these calcium channel blockers are effective on gastro-esophageal sphincter contractions and may be tıseful in the treatment of esophageal spasm.
PDF
Benzer Makaleler
Editöre Eposta