İsa Ardahanlı, Okan Akyüz
Amaç: Hemodiyaliz (HD) hastalarında ventriküler aritmiler ve ani kardiyak ölüm (AKÖ) dahil kardiyovasküler olaylar birincil ölüm kaynağıdır. QT aralığı, QT dispersiyonu (QTd), TPe aralığı, TPe / QT oranı ve kardiyak-elektrofizyolojik denge (iCEB = QT / QRS) gibi EKG parametrelerinin kontrol edilmesi, yüksek aritmi ve SCD riski olan hastaların sınıflandırılmasında yararlı olabilir. Çalışmamız, HD seansı öncesi ve sonrasında elektrokardiyografik parametrelerdeki değişimi sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırmayı amaçladı.
Yöntemler: Çalışmaya 49 HD hastası ve 50 sağlıklı gönüllü dahil edildi. Gruplar hemodiyaliz ve kontrol grubu olarak iki gruba ayrıldı. Hemodiyaliz grubunun EKG'leri diyaliz öncesi ve sonrası değerlendirildi. EKG verileri tarandı ve dijital bir platformda değerlendirildi. QT, cQT, QTd, TPe, TPe / QT, TPe / cQT, QT / QRS ve cQT / QRS ölçüldü.
Bulgular: Hemodiyaliz sonrası QTd, cQTd, TPe, TPe / QTc ve QRS pre-HD'ye göre anlamlı olarak azalırken (her biri için p <0,05), diyaliz tedavisi sonrası HR, iCEB ve iCEBc anlamlı artış gösterdi (p <0,05 için her biri). Diyaliz öncesi EKG parametreleri ile kontrol grubu karşılaştırıldığında QT, cQT, QTd, cQTd, TPe ve iCEBc pre-HD'de anlamlı olarak daha yüksekti (her biri için p <0.05). Diyaliz sonrası EKG parametreleri karşılaştırıldığında, HR, cQT, QTd, cQTd, iCEB ve iCEBc değerleri kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksekti (her biri için p <0.05).
Sonuç: HD hastalarında ventriküler repolarizasyon ve depolarizasyonu birlikte gösteren elektrokardiyografik parametreler değerlendirilerek aritmi ve ani kardiyak ölüm riski öngörülebilir.
Aim: Cardiovascular events, including ventricular arrhythmias and sudden cardiac death (SCD), are the primary source of death in hemodialysis (HD) patients. Checking ECG parameters such as QT interval, QT dispersion (QTd), TPe interval, TPe/QT ratio, and cardiac-electrophysiological balance (iCEB = QT/QRS) can be useful for classifying patients with high arrhythmia and SCD risk. Our study aimed to compare the change of electrocardiographic parameters before and after the HD session with the healthy control group.
Methods: A total of 49 HD patients and 50 healthy volunteers were included in the study. The groups were divided into two groups as hemodialysis and control group. ECGs of the hemodialysis group were evaluated before and after dialysis. ECG data were scanned and evaluated on a digital platform. QT, cQT, QTd, TPe, TPe/QT, TPe/cQT, QT/QRS, and cQT/QRS were measured.
Results: While QTd, cQTd, TPe, TPe / QTc, and QRS decreased significantly after hemodialysis compared to pre-HD(p <0.05 for each), HR, iCEB, and iCEBc showed a significant increase after dialysis treatment (p <0.05 for each). Comparing pre-dialysis ECG parameters with the control group, QT, cQT, QTd, cQTd, TPe and iCEBc were significantly higher in pre-HD (p <0.05 for each). Comparing the ECG parameters after dialysis, HR, cQT, QTd, cQTd, iCEB, and iCEBc values were significantly higher than the control group (p <0.05 for each).
Conclusion: By evaluating the electrocardiographic parameters showing ventricular repolarization and depolarization together, the risk of arrhythmia and sudden cardiac death can be predicted in HD patients.
Mehmet Kayrak, Muhammet Ali Arı, Yusuf İzzettin Alihanoğlu, Mehmet Yazıcı, Kurtuluş Özdemir
Nihal Bakırkalay Aydın, Zehra Küçüktepe
Bayram Korkut, Hasan Gök, Gülay Korkmaz, Mehmet Tokaç, Mustafa Demirkıran, Hasan Hüseyin Telli
Aydin Akyuz, Ramazan Uygur, Seref Alpsoy, Veli Caglar, Dursun Cayan Akkoyun, Bilal Burak Baltaci
Sadık Özmen, Şeref Otelcioğlu, Selmin Ökesli, A. Feyza Ünal, Mehmet Numan Tamer
Fatih Şap, Ahmet Yasin Güney, Mehmet Burhan Oflaz, Tamer Baysal
Amaç: Çalışmamızda akut romatizmal karditli çocukların elektrokardiyografilerinde kardiyak
elektrofizyolojik denge indeksi (iCEB), ve kardiyak aritmi için diğer risk belirteçlerinin incelenmesi
amaçlanmıştır.
Hastalar ve Yöntem: Ocak 2016-Ağustos 2018 tarihleri arasında, akut romatizmal kardit tanılı 40
çocuk hasta ile yaş ve cinsiyet olarak benzer 40 sağlıklı çocuk retrospektif olarak çalışmaya alındı. Tüm
vakaların demografik özellikleri kayıtlardan elde edildi. Elektrokardiyografide; P dalga dispersiyonu (Pd),
QT dispersiyonu (QTd) ve düzeltimiş QTd (QTcd) süreleri, Tp-e intervali (Tp-e), Tp-e/QT ve Tp-e/QTc
oranları, ve iCEB ve düzeltilmiş iCEB (iCEBc) ölçüm değerleri gruplar arasında karşılaştırıldı. İstatistiksel
olarak p <0,05 olması anlamlı kabul edildi.
Bulgular: Hasta ve kontrol gruplarının yaş ortalaması sırasıyla; 11,40±3,48 yıl ve 11,41±3,31 yıldı. Her iki
grupta 16 kız (%40) ve 24 erkek (%60) çocuk vardı. Hasta grupta, kalp hızı, PR intervali, Pd, QTd, QTcd,
Tp-e, Tp-e/QT oranı ve iCEBc ölçümleri anlamlı derecede yüksek saptandı. iCEB düzeyi hasta grubunda
sağlıklı kontrollere daha yüksek olmasına rağmen istatistiksel anlamlı bir fark yoktu.
Sonuç: Akut romatizmal karditli çocuklarda, repolarizasyon-depolarizasyon dengesi bozulmuş olabilir. Bu
nedenle aritmi için diğer elektrokardiyografik risk parametrelerine ilave olarak iCEB(c) kullanımı da yararlı
olabilir. Ancak, bu konuda daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır .
Aim: In this study, examination of the index of cardiac-electrophysiological balance (iCEB) and of other
risk markers for cardiac arrhythmia in electrocardiography of children with acute rheumatic carditis was
aimed.
Patients and Methods: Forty pediatric patients with acute rheumatic carditis and 40 healthy children
matched in terms of gender and age were retrospectively enrolled in the study between January 2016
and August 2018. Demographic data of all cases were obtained from records. By electrocardiography, P
dispersion (Pd), dispersion durations of QT (QTd) and corrected QT (QTcd), Tpeak-to-end interval (Tpe),
ratios of Tp-e/QT and Tp-e/QTc, and measurements of iCEB and corrected iCEB (iCEBc) were all
compared between the groups. Statistically significant dif ference was accepted as p< 0.05.
Results: In the patient and control groups, mean ages were 11.40±3.48 years and 11.41±3.31 years,
respectively. Both groups had 16 female (40%) and 24 male (60%) children. In the patient group, heart
rate, PR interval, Pd, QTd, QTcd, Tp-e, Tp-e/QT ratio and iCEBc were found to be significantly increased.
Though iCEB level was higher in the patient group, there was no statistically significant difference with
healthy controls.
Conclusion: In children with acute rheumatic carditis, repolarization-depolarization balance may be
impaired. Therefore, in addition to other electrocardiographic risk parameters for arrhythmia, use of
iCEB(c) may also be beneficial. However , further studies on this issue are needed.
Niyazi Görmüş, Yüksel Dereli, Halil Zeki Tonbul, Hasan Solak
Birsen Uçar, Zehra Karataş, Zübeyir Kılıç
Sevgi Pekcan, Cüneyt Karagöl, Hayrullah Alp, Tamer Baysal, Hasibe Artaç, İsmail Reisli, Derya Çimen, Sevim Karaarslan
Celalettin Vatansev, Mustafa Şahin, Erşan Aygün, Şakir Tekin, Mustafa Yemiş
Bülent Oran, Vedide Tavlı, Adnan Akçoral
Yılmaz Akbaş, Nuh Yılmaz
Amaç: Bu çalışmamızda ki amacımız bölgemizde takip ettiğimiz Nörofibromatozis tip 1 tanılı hastaların kardiak tutulumlarının değerlendirilmesi ve diğer klinik bulgularla karşılaştırılmasıdır. Bu çalışma ile kardiyak tutulumun sıklığını ve çeşitliliğini göstermek istedik
Gereç ve Yöntem: Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nöroloji Polikliniği’ne 01/09/2019-01/09/2020 tarihleri arasında Nörofibromatozis tip 1 tanısı alan hastalar çalışmaya dahil edildi. Çalışmaya dahil edilen hastalar Çocuk Kardioloji Uzmanı tarafından muayene edilip ekokardiografi ve elektrokardiografi çekimleri yapıldı. Hastaların dosya kayıtlarından demografik bilgileri, muayene bulguları, beyin manyetik rezonans görüntüleri toplandı. Elektrokardiografi ve ekokardiografi Çocuk Kardioloji Uzmanı tarafından incelenip kayıt altına alındı.
Sonuçlar: Çalışmaya merkezimizden 17 hasta kabul ettik. Altı hastamız (%35,3) sporadik Nörofibromatozis-1 tanısı alırken 11 hastamızda (%64,7) familyal Nörofibromatozis-1 mevcuttu. Hastalarımızın tamamında ciltte cafe au late lekeleri (%100), 10 tanesinde (%58,8) aksiller ve/veya inguinal çillenme 3 (6/17-%35,2) tanesinde optik glioma ve papil ödemi 3 tanesinde ise lish nodülü tespit ettik. Santral sinir sistemi tutulumuna baktığımızda 8 (%47) hastamızın beyin MRG’lerinde çeşitli tutulumlarla karşılaştık. Kardiyak açıdan yaptığımız incelemede 1 hastada QT uzunluğu, 3 hastada subendokardiyal nörofibromla uyumlu nodüler görünüm, 3 hastada mitral yetmezlik, 1 hastada patent foramen ovale, 1 hastada atrial septal defekt, 1 hastada ise biküspit aorta vardı.
Tartışma: Çalışmamızda literatürden farklı olarak 3 hastamızda subendokardiyal nodüler hiperekojen görüntü mevcuttu. Bu bulgular oldukça nadir olmasına rağmen bizim 17 hastamızın 3’ünde saptanması bu patolojinin daha sık olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca bir hastamızda uzun QT mevcuttu. Bu vakada bildiğimiz kadarıyla Nörofibromatozis tip 1 ve Uzun QT sendromuna sahip ilk vakadır. Sonuç olarak; Nörofibromatozis tip 1 hastalarında kardiyak tutulumun literatürde bahsedilen oranlardan daha yüksek olabilir
Introduction: Our aim is to evaluate the cardiac involvement of Neurofibromatosis type 1 patients in our region and to compare them with other clinical findings. In this study, we wanted to show the frequency and variety of cardiac involvement.
Material and Methods: Patients diagnosed with Neurofibromatosis type 1 in Hatay Mustafa Kemal University Medical Faculty Pediatric Neurology Clinic between 01/09/2019 and 01/09/2020 were included in the study. The patients included in the study were examined by a Pediatric Cardiology Specialist, and echocardiography and electrocardiography were taken. Demographic information, examination findings, brain magnetic resonance images were collected from the files of the patients. Electrocardiography and echocardiography were examined and recorded by the Pediatric Cardiology Specialist.
Results: We accepted 17 patients from our center to the study. Six patients (35.3%) were diagnosed with sporadic Neurofibromatosis type 1, while 11 patients (64.7%) had familial Neurofibromatosis type 1. All of our patients had cafe au late spots on the skin. In addition, 10 (58.8%) patients also had axillary and / or inguinal freckles. We detected optic glioma in 3 of our patients with ocular involvement, and lish nodules in 3 of them with papillary edema. When we looked at central nervous system involvement, we encountered various involvements in brain MRIs of 8 (47%) patients. In our cardiac examination, we found QT length in 1 patient’s electrocardiography. In the echocardiography we performed for the detection of cardiac structural pathologies, we detected nodular appearance compatible with subendocardial neurofibroma in 3 patients, mitral insufficiency in 3 patients, patent foramen ovale in 1 patient, atrial septal defect in 1 patient, and bicuspid aorta in 1 patient.
Discussion: In our study, unlike the literature, subendocardial nodular hyperechogenic appearance was present in 3 patients. Although these findings are quite rare, subendocardial nodular hyperechogenic images in 3 of our 17 patients suggest that this pathology may be more common. In addition, one of our patients had a long QT. As far as we know, this is the first case of Neurofibromatosis type 1 and Long QT syndrome. In conclussion; Cardiac involvement in patients with Neurofibromatosis type 1 could more common than mentioned in the literature.
Osman Balcı
Mustafa Okan İstanbulluoğlu, Murat Koşan, Tufan Çiçek, Bülent Öztürk, Hakan Özkardeş
Derya Çimen, Bülent Oran, Semra Arıbaş, Tamer Baysal
Zeynettin Kaya, Kenan Demir, Mehmet Alparslan Küçük, Hasan Kara
Ayşenur Akın, Zafer Bağcı, Salih Güler, Derya Arslan
Demir daha çok demir eksikliği anemisinde kullanılan bir ilaçtır. Demirin yüksek dozlarda kullanımı multisistemik bir etkiye neden olabilmektedir. İntoksikasyon gelişen olgularda semptomlar yutulan demirin miktarına bağlıdır. Minimum toksik doz ve ölümcül demir dozları kesin olarak bilinmemektedir. Ancak hayatı tehdit edebilecek düzeyde olan yan etkileri kalp ve karaciğer üzerinde görülmektedir. Bu makalede 16 yasında suisid amaçlı 720 mg; 12mg/kg/doz ‘unda demir preperatı alan bir olgu sunuldu. Herhangi bir şikâyeti olmayan ancak klinik açıdan takip edilen hastanın taburculuğu planlanırken yapılan kontrol kan tetkiklerinde troponin değerinde yükselme görülmesi üzerine takibine devam edildi. Fizik muayene, Elektrokardiyogram (EKG), Ekokardiyografi (EKO) bulgusu olmayan ve demir şelasyon endikasyonu bulunmayan ve takibinde troponin düzeyinde gerileme saptanan hasta önerilerle taburcu edildi. Nadir görülen bir durum olan kardiyak etkilenme olması ve ülkemizden bildirilen ilk vaka olması nedeniyle ilacın toksisite durumundaki etkileri literatür eşliğinde tartışıldı.
Iron is a medication that is used more in iron deficiency anemia. The use of iron in high doses can cause a multisystemic effect. The toxicity of iron depends upon the amount of elemental iron ingested. The minimum toxic dose and the lethal doses of iron are not firmly established. However, side effects that may be life-threatening are seen on the heart and liver. This paper presents a 16-year-old patient who used 720 mg; 12mg / kg / dose preparation of iron for suicide purposes. The control blood tests performed while planning the discharge of the patient, who had no complaints but were followed up clinically, continued to be followed up because of the increase in the value of troponin. The patient who has no record of physical examination, electrocardiogram (ECG), echocardiography (ECO) and indication for iron chelation and in whose troponin level a decrease was diagnosed in the monitoring was discharged with recommendations. Due to the rare occurrence of cardiac involvement and being the first case reported in our country, the effects of the drug on toxicity were discussed in the light of the literature.
Osman Güvenç, Fatma Kaya, Derya Arslan, Derya Çimen, Bülent Oran
Yakup Alsancak, Ahmet Seyfeddin Gürbüz, Beyza Saklı, Abdullah İçli, Mehmet Akif Düzenli
Amaç: QT intervali / QRS süresi olarak hesaplanan kardiyak elektrofizyolojik denge indeksi (iCEB), malign ventriküler aritmileri öngörmek için yeni bir gösterge olarak tanımlanmıştır. Burada, koroner kollateral dolaşım (KKD) derecesinin; iCEB ve Tp-e / QT oranı ile ilişkisini araştırmayı amaçladık.
Hastalar ve Yöntem: Kronik total oklüzyon (KTO) tanısı olan 44 hasta ile benzer yaş ve cinsiyet dağılımında 55 sağlıklı kişi çalışmaya alındı. KTO hastaları, iyi (n = 24) ve zayıf (n = 20) kollateral grubu olarak sınıflandırıldı. Tüm hastaların 12-lead standart elektrokardiyogramı (EKG) kaydedildi ve Tp-e aralığı, QT aralığı, QRS süresi, Tp-e/QT oranı ve QT/QRS oranları ölçüldü.
Bulgular: Ortalama Tp-e aralığı ve Tp-e/QT oranı gruplar arasında benzerdi. Ayrıca, gruplar arasında iCEB veya iCEBc değerleri benzer izlendi. Alt grup analizinde, KKD derecesi ile Tp-e/QT oranı, Tp-e süresi ve QT/QRS oranını içeren EKG parametreleri arasında bir ilişki saptanmadı.
Sonuç: KTO'lu hastalarda iCEB ve Tp-e/QT oranı ile KKD gelişiminin derecesi arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı.
Aim: Index of cardiac electrophysiological balance (iCEB), calculated as QT interval / QRS duration, has been described as a novel indicator for predicting malignant ventricular arrhythmias. Herein, we aimed to explore the relation of coronary collateral circulation (CCC) degree with iCEB and Tp-e / QT ratio.
Patients and Methods: Forty-four patients diagnosed with chronic total occlusion (CTO) and 55 healthy subjects in comparable age and sex distribution were included. We classified the CTO patients as good (n= 24) and poor (n= 20) collateral groups. Standard 12-lead standard electrocardiogram (ECG) of all patients was recorded and Tp-Te interval, QT interval, QRS duration, Tp-Te/QT ratio and QT/QRS ratio were measured.
Results: Mean Tp-e interval and Tp-e/QT ratio were similar between groups. Also, the groups were comparable regarding iCEB or iCEBc values. In subgroup analysis, there was no relationship between the degree of CCC and ECG parameters including Tp-e/QT ratio, Tp-e and QT/QRS ratio.
Conclusion: There was no significant relationship between the iCEB and Tp-e/QT ratio, and the degree of CCC development in patients having CTO.
Hasan Hüseyin Telli, Kemal Küçük, Asım Sarıgüzel, Bayram Korkut, Hasan Gök